Saturday, 3 May 2025

Litvanya’da Geçen Bir Ayın Ardından: “Viso Gero” Derken

 


Merhaba, ben Büşra.
Size beni buraya, Litvanya’ya, bu gönüllülük sürecine getiren yoldan ve şimdiye dek yaşadığım deneyimlerden bahsetmek istiyorum.

Eğer yolunuz bu sayfaya düştüyse, içinizde bir şeyler kıpırdanmaya başlamış olabilir. Bende bu kıpırdanışın adı uzun zamandır merak. Başka olasılıklara, farklı ihtimallere, başka bir “ben”e, şimdiye kadar hiç deneyimlemediğim hallere, tanımadığım bir sokakta yürümeye, hiç koklamadığım bir çiçeği görmeye, daha önce tatmadığım bir yemeği yemeye duyulan bir merak…


Sofie’nin Dünyası kitabında çokça alıntılanan bir bölüm vardır. Yazar, evreni bembeyaz bir tavşan olarak hayal eder; biz insanlarıysa tavşanın tüylerinin arasında yaşayan, kımıl kımıl küçük varlıklar olarak… Filozoflar ise o tüylerin en ucuna, büyük sihirbazın gözlerinin içine bakabilmek için tırmananlardır. Belki burada filozof olmak gibi bir iddiamız yok ama merakımız ve cesaretimiz bizimle. Ve belki de bu yolculuk tam olarak bu güdünün, bu kıpırdanışın bir sonucu.






Benim içinse süreç şöyle gelişti:
Merak benim için yaşamsal bir şey. Eğer bir yerde merakım ve heyecanım körelmişse, bu bana bir tür “içsel donukluk”, hatta küçük bir ölüm gibi geliyor. Ve böyle anlarda ruhumun yeniden harekete geçmesi için “kalp masajına” ihtiyaç duyuyorum. İşte AGH, benim için tam da böyle bir yerde devreye girdi.

Ben bir sosyal hizmet uzmanıyım. Beş yıllık profesyonel deneyimim boyunca çok kıymetli işler yapma şansı yakaladım. Ama geçtiğimiz bir yıl, birçok açıdan zorluydu. Kendimi o sözünü ettiğim “heyecansızlık hali” içinde buldum. Ve bu hisle birlikte alternatif rotalara bakmaya başladım. AGH, 30’a iki kala, geç bir “gap year” için karşıma çıkan en anlamlı fırsatlardan biri oldu.  

Amacım biraz durmak, biraz dinlenmekti. Hızlı akıp giden hayatın içinde yavaşlamaya, sakinleşmeye ve kaybolmaya yüz tutan merakımı yeniden bulmaya ihtiyacım vardı. Bu kararı alırken elbette her şey belirsizdi; elimde sadece iyi dilekler ve umutlar vardı. Ama bugün, buraya gelişimin üstünden bir buçuk ay geçmişken, gönül rahatlığıyla “çok doğru bir karar vermişim” diyebiliyorum.


Şu anda Litvanya’nın başkenti Vilnius’tayım. İyisiyle kötüsüyle geçen bir buçuk ayın ardından şunu net olarak söyleyebilirim: Burası yavaşlamak, doğaya doymak, bol bol yürümek, şehrin içindeki ormanlarda kaybolmak ve göllerin huzurunu içinize çekmek için mükemmel bir yer. Ama eğer çok üşüyorsanız, “güneşsiz yapamam” diyorsanız, bir kez daha düşünmekte fayda var. Yine de buraya geldiğinizde bu sakinlik ve doğallık, size iyi gelmek için elinden geleni yapacaktır. Bundan neredeyse eminim.

Genel koşullar dışında, gönüllülük süreci benim için görece kolay ilerliyor. Çünkü yoğun bir iş temposundan çıktım ve bu geçiş benim için bir tür nefes alma alanı oldu. Ama burası sizin öğrencilik sonrası ilk çalışma deneyiminiz olacaksa, başlangıçta biraz zorlayıcı olabilir. Elbette çalıştığınız kurumun yapısı, ekip, hizmet verilen hedef grup gibi faktörler tüm deneyiminizi etkiler.






Ben şu an özel bir gündüz bakım evinde, anaokulu düzeyinde çocuklarla çalışıyorum. Türkiye’de de çocuklar ve gençlerle çalıştığım için bazı şeyler bana oldukça tanıdık. Ancak bu, özel gereksinimli çocuklarla ilk çalışmam. Dolayısıyla bu yönüyle yeni, keşif dolu ve zaman zaman zorlayıcı bir deneyim. Yine de tanıdık olan alanların sağladığı konfor bu zorlukları dengeleyebiliyor.

Tanıdık olan en kıymetli şey ise oyun. Oyun evrensel bir dil. Birbirimizi kelimelerle anlamasak bile birlikte oyun kurabiliyor, birlikte kahkahalar atabiliyoruz. Bu bana büyük bir keyif veriyor. Oyunun bir kez daha ne kadar güçlü bir iletişim biçimi olduğunu bu süreçte derinden hissettim.



Bu ay böyle geçti…
Her ay bu sürecin bir parçasını yazmayı planlıyorum. O yüzden bu yazı bir başlangıç.
Devamında daha fazla hikâye, gözlem ve içsel dönüşüm olacak.

Şimdilik hoşça kalın.
Merakınızın izini sürmekten, yeni olasılıklara açık olmaktan vazgeçmeyin. Kim bilir… Belki bir gün bir ormanda siz de kendi tavşan tüylerinize tutunur, yukarıya tırmanmaya başlarsınız.




No comments:

Post a Comment