Sunday, 1 June 2025

Kalpten Kalbe: Mayıs’ın İzleri ve Vedalarla Dolu Yolculuğum

 

Yaz, yavaş yavaş kendini hissettirmeye başladı ama Slovakya’da doğa hâlâ baharın tazeliğini yaşıyor. Bu ayın başından itibaren hayatımda şekillendirmek istediğim alanlara yöneldim: beslenme düzenim, egzersiz planım ve işimle ilgili sorumluluklarım… Kendime ve yaşamıma odaklandıkça burada geçirdiğim zamanın anlamı derinleşiyor.

Mayıs ayının ilk haftası, gönüllü olarak çalıştığım özel gereksinimli öğrencilerin yer aldığı bir merkezin düzenlediği Štruželka Yaz Kampı'na katıldım. Hayatım boyunca yaşadığım en özel, en eşsiz deneyimlerden biriydi bu kamp.






Hepimizin zaman zaman kendimizi yetersiz, çirkin ya da eksik hissettiği anlar olmuştur. Ya da bazı olaylar karşısında pes etmeyi düşündüğümüz zamanlar... Ancak Štruželka’da tanıdığım öğrencilerin her birinin farklı özel gereksinimleri vardı: Kimi yürüyemiyor, kimi göremiyor, kimi otizm tanısı almış... Ama onların hayata bakışı, yüzlerindeki gülümseme, her koşulda mutlu olabilmeleri, insanın kalbini görebilmeleri bana tarifsiz duygular yaşattı. Tüm engellere rağmen, kalpten kalbe bir bağ kurduk. Onlar benim kalbime, ben onlarınkine dokundum.





Kamptaki her anım duygusal açıdan yoğundu. Pek çok kez mutluluktan gözyaşlarımı tutamadım. Onlar, bugüne dek tanıdığım en özel insanlar ve hayatımın geri kalanında kalbimin en kıymetli köşesinde yer alacaklar. Kamp boyunca birçok etkinlik düzenledik; oyunlar oynadık, sanat terapisi ve ritim terapisi gibi oturumlar yaptık. Kalabalık bir ekiptik ama yalnızca üç kişi İngilizce biliyordu. Bu da benim için bol bol Slovakça duyduğum, bu kültürün ve dilin içine daha da girdiğim günlerdi. Kamptan döndüğümden beri basit Slovakça iletişimlerin içinde yer alabiliyor, söylenenlerin çoğunu anlayabiliyorum.


Bu ayın bir diğer önemli etkinliği ise DobroBeh (iyi niyet koşusu) oldu. Slovakya’da düzenlenen büyük bir koşu etkinliğine ev sahipliği yaptık. Hazırlık süreci oldukça stresli ve yoğun geçti ama etkinlik günü yüzlerce insanın ve çocuğun coşkusunu görmek her şeye değdi. Küçük yaş grupları da yetişkinler de büyük bir heyecanla koştu. Ben 3 kilometrelik parkurda koştum. Bu bile benim için oldukça fazlaydı. İnsanlar 21 kilometre nasıl koşuyor, hâlâ hayret ediyorum.




Bu yoğun etkinlik haftasının ardından kendime minik bir hediye verdim ve Malta'da kısa bir tatil yaptım. Normalde tek başına kahve içmeye bile pek istekli olmayan biri olarak, şimdi tek başıma dünyayı keşfediyorum. Her geçen gün kendime daha yakın, daha güçlü hissediyorum.

Malta büyüleyici bir ada ülkesi. Hava harikaydı. Güneşe uzun bir aradan sonra kavuşmak beni çok mutlu etti. Denize girdim, bol bol deniz ürünü yedim. Hatta Malta’nın geleneksel yemeklerinden biri olan salyangoz bile tattım! Yeni bir ülkenin havasını solumak, mutfağını keşfetmek, insanlarıyla sohbet etmek... Tüm bunlar hayata bakış açımı genişletiyor.




Malta’dan döndükten sonra koşu etkinliğimizi kutlamak için organizasyonumuzun menajerinin evinde bir araya geldik. Bahçede Slovakya’nın geleneksel yemeği olan gulaš pişirildi. DobroBeh’e katkı sağlayan herkes oradaydı. Gerçekten ait hissettiğim, güzel bir gündü.

Ertesi gün yeni bir team building etkinliği için tekrar buluştuk. Bu seferki rotamız Slovakya’nın sayısız mağaralarından birineydi. İçerisi sabit olarak 6 dereceymiş, biraz serin ama çok keyifli bir deneyimdi.



Kısa bir okul haftasının ardından bu kez pusulamı kuzeye çevirdim: İsveç ve Norveç. Yazı özlerken neden daha da soğuk bir yere gittim bilmiyorum ama iyi ki gitmişim!
İlk durağım Stockholm oldu. Burası gerçekten büyüleyici bir şehir; havası, insanı, mimarisi... Herkesin yüzü gülüyordu. Mutlu insanları görmek insanın içini de aydınlatıyor.
İkinci durağım ise Oslo idi. Oslo’da başıma birçok şey geldi: yanlış ayakkabı seçimim, navigasyon sürekli yanlış yere yönlendirmesi, havaalanının gece kapanması... Ama her şey birer deneyimdi. Yolda olmak beni iyileştiriyor. Kendimi daha olgun, daha güçlü ve hayattaki pek çok şeyle başa çıkabilecek biri gibi hissediyorum. Bu halimle gurur duyuyorum.





Ve bu ay bazı vedalar da yaşandı… Projemin bitmesine biraz daha zaman var ama burada çalıştığım okullarla vedalaşma zamanı gelmişti. Bu yıl boyunca Štruželka, Komenského, Čierne, Sveržovec olmak üzere 4 farklı okulda, 3 farklı İngilizce kursunda gönüllülük yaptım. Zaman gerçekten çok hızlı geçiyor. Nasıl sona geldik, inanamıyorum. Sanki daha dün gelmiştim.

Vedalaşırken öğrencilerimin kalplerine dokunduğumu hissettim. Hepsi bana hediyeler hazırlamış, resimler çizmiş, mektuplar yazmıştı. Gözyaşlarımı tutmakta zorlandım… Çikolatalar, mektuplar, kitaplar, resimler, çiçekler, oyuncaklar ve makyaj malzemeleri… Ama en güzel hediyem onların sevgisiydi.





Bir öğrencim bana şöyle bir mesaj gönderdi, sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Öğretmenim, sizinle tanıştığımdan beri kendime inanmaya başladım. Hep İspanyolca öğrenmek istiyordum ama hiçbir zaman yeni bir şeye başlamaya cesaret edemiyordum. Siz bana başarabileceğime dair inancı verdiniz. Teşekkür ederim.”


Bu sözler... İşte hayatımın anlamı bu.
Dokunduğumuz her kalp, bu dünyayı güzelleştirecek.

Bu ay gerçekten çok yoğun ve anlamlı geçti. Şimdi artık yaz geliyor. Güneşin hepimize iyi geleceğine inanıyorum.
Yazı heyecanla, kalbim açık bir şekilde bekliyorum.






No comments:

Post a Comment