Friday, 29 March 2024

Litvanya Günlükleri: Hatırlanacak Bir Aralık

 Litvanya Günlükleri: Hatırlanacak Bir Aralık

İşte benim Litvanya'daki aralığım. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyorum.

Her zamanki gibi, çarşamba günleri Gelvonai'ye ve perşembe günleri Musninkai'ye gideriz. Ancak bu ay oraya gidemedik çünkü rehberimiz izindeydi. Sanırım sadece iki kez gittik.

Bu ay gittiğimizde oradaki gençlere bir görev verdik; kartonlar, dergiler, kalem ve kâğıt kullanarak birlikte bir bina oluşturmaları gerekiyordu. Bu binanın ne olduğuna ve kimin bu binada yaşadığına karar vermeleri gerekiyordu. Bu etkinliğin amacı, bir ekip içinde birlikte nasıl hareket edileceğini ve ekip içinde nasıl birleşileceğini öğretmekti. Sonunda, mutlu bir hapishane yapmaya karar verdiler. 😊

Ayrıca, İngilizce Konuşma Kulübü için harika bir etkinliğim vardı, adı "Wheel of Fortune" yani bizim bildiğimiz adıyla “Çarkıfelek”. Fotoğrafta gördüğünüz gibi, beyaz tahtaya İngilizce kelimeler yazıldı. Katılımcılar bilgisayardaki tekerleği çevirdi ve tahtadaki doğru harfi tahmin ettilerse çevirdikleri puanları kazanmış oldular. Ancak dikkatli olmaları gerekiyordu çünkü tekerlekte sıfır puan çevirirlerse tüm puanlarını kaybedeceklerdi.

Sirvintos'ta Koçluk ve Liderlik üzerine bir eğitim kursu vardı. Kerem ve ben bu kursa gönüllü olarak lojistik ekibi olarak katıldık. Onlar için kahvaltı ve brunch hazırladık ve aktivitelerini yaparken onlara yardım ettik. Bir gün katılımcılar, kurs süresince öğrendikleri koçluk ve liderlik projelerini sunmak üzere Musninkai'deki liseye gittiler. Kursun bir gönüllüsü olarak, onlara yardım etmek için yanlarındaydık. Sonrasında katılımcılar ve eğitmenlerle birlikte gençlik merkezimize gittik. Onlara gençlik merkezini gösterdik ve genellikle ne yaptığımızı açıkladık.

Boş zamanımda, rehberimiz Jelena, koordinatörümüz Zivile, mentorumuz Agne ile birlikte Vilnius'a bowling oynamaya gittik. Benim için unutulmaz bir an oldu. Güzel bir zaman geçirdik. Daha önce hiç bowling oynamamıştım, bu yüzden güzel bir deneyimdi.

Ayrıca adı Barstyčiai taşı olan "en büyük kaya"yı görmeye gittim. Kayayı ilk gördüğümde  çok güldüm çünkü Türkiye'de her yerde daha büyük kayalar görebiliyoruz, ama gelin görü ki bu fotoğrafta görmüş olduğunuz kaya gerçekten Litvanya gibi tepelerden oluşan küçük bir ülke için gerçekten de kocaman. Bu kayayı görmek için Anykščiai'ye gitmiş olmaktan çok memnunum. Güzel restoranlar ve kafeler vardı bu minik şehrin.

Bu, Avrupa'da geçirdiğim ilk yeni yıl kutlamasıydı. Hazar, Kerem ve Katedral Meydanı'nda tanıştığımız yeni bir arkadaşla birlikteydik. Meydanda bir geri sayım vardı ve dışarısı dondurucu soğuk olduğu için bir bara oturmuştuk. Meydana zamanında gidip geri sayıma yetişebileceğimizi düşünüyorduk. Ama zamanın tükendiğini fark ettik, bu yüzden meydana gitmek için koşmaya karar verdik. Sonunda zamanında orada olamadık ve bir sokak ortasında kaldık, birbirimize sarıldık ve sokakta dans etmeye başladık. Sonrasında meydana gittik ve bu harika fotoğrafı çektim. Meydan çok kalabalıktı ve müthiş bir müzik eşliğinde ışık şovu vardı! Aralık’a elveda derken, Litvanya'da geçirdiğim zaman beni değerli anılar, yeni deneyimler ve paylaşılan anıların sıcaklığı ile baş başa bıraktı. günlerin getireceği maceralara heyecanla bakıyorum.








Tuesday, 26 March 2024

Slovakya’da Kültürel Çeşitlilik ve Doğal Güzelliklerle Dolu Bir Kasım Ayı

Slovakya’da Kültürel Çeşitlilik ve Doğal Güzelliklerle Dolu Bir Kasım Ayı 

Kasım ayının başında ufak bir tatilimiz oldu, ben de Slovakya’nın Liptov bölgesindeki gönüllü arkadaşımızı ziyaret etmeye karar verdim. Tamamen doğanın içinde, huzur dolu bir bölgeydi, hafta sonu sadece civarlardaki köylerde yürüyüş yaptık ama köylerin dokusunu oldukça kendine hastı. Bir tanesinin içinde ufak bir şelale mevcut, bir diğerinde ise doğal termal bir kaynak. İnsanlar çoğunlukla kış gelmeden oraya yüzmeye gidiyorlarmış, oldukça güzeldi.

 

Kasım ayı oldukça soğuk olduğu için, çalışma saatlerinin dışında çok fazla dışarı çıkamadık. Ama bu bir yandan da içeride kalıp gönüllü arkadaşlarla birbirimizin kültürünü daha fazla öğrenme fırsatı sağlamış oldu. İtalyan arkadaşımız Lasanya hazırlarken, Fransızlar Ratotoille pişirdiler. Ben de onlara sabah kahvaltısında menemen hazırlamaya başladım, ayrıca küçüp çaplı bir Türk kahvaltısının nasıl olduğunu da onlara göstermiş oldum.


Friday, 22 March 2024

Graz'da İkinci Ay: Keşifler, Kazalar ve Viyana'daki Eğitim

Graz'da İkinci Ay: Keşifler, Kazalar ve Viyana'daki Eğitim

İkinci ayım Graz'da bir üniversite yurduna yerleşme ve şehri keşfetme ile geçti. Beş odalı, iki banyolu bir apartmanda Bosna, Sırbistan ve Avusturya`dan gelen diğer üç kızla birlikte yaşıyorum. Genellikle sessiz bir yaşam sürdüğümüz için, genç kızlarla pek sık karşılaşmıyoruz. Ancak mutfak girişte olduğu için yemek yaparken selamlaşıyoruz. Bosnalı kızla biraz daha yakın olduğumu söyleyebilirim; yemeklerimizi paylaşıp anılarımızı konuşuyoruz. Genelde yalnız yaşadığımı hissetsem de, uzun zamandır istediğim ve ruhumun ihtiyaç duyduğu bir durum olduğu için bu durum bana iyi geliyor. Kendimi dinleme fırsatı buluyorum.

 

Yurda alışma sürecinin yanı sıra oturum izni başvurusu da yaptım ve oturum kartımı aldım. Artık resmi olarak burada onaylanmışım! Kasım ayının gelmesiyle birlikte, her yere kendim gidiyorum, yerel etkinliklere katılıyor ve hatta Premiere kullanarak video düzenlemeyi öğreniyordum. Ancak bir gün bisiklet kazası geçirdim. Neyse ki yaralanmalar hafif atlatıldı, ama o an gerçekten kendi başıma olduğumu hissettim. Almanca konuşarak insanlar iyi olup olmadığımı sordular ve yardım etmeye çalıştılar. Anlamadığımı söylediğimde tabi ki İngilizce konuşma olanağını sağladılar. Ancak dil bariyeri gerçekten zor olabiliyor. Bu nedenle Almanca öğrenme sürecimi hızlandırma kararı aldım.

Ayrıca, Kasım ayında bir hafta sonu bir günlüğüne Berlin'e arkadaşımın doğum gününü kutlamaya gittim. FlixBus ile yapılan gece yolculuğu ilginç bir macera oldu ve seyahat günlüklerime yeni bir hikaye eklemiş oldum.

Ayrıca, ayın sonunda Viyana'da Avusturya`da bulunan ESC gönüllülerinin katıldığı bir eğitimde bulundum. Bu, toplam 20 gönüllüyle bir otelde gerçekleşen 4 günlük bir etkinlikti. Tecrübelerimizi paylaşmanın yanı sıra, gönüllülükten beklentilerimizi ve Avusturya kültürünü de keşfetme fırsatı bulduk. Viyana`nin tam noel süslemelerinin başladığı doneme denk geldiğimiz için de çok şanslıydık. Her yer ışıklarla dekore edilmiş ve Noel kulübe marketleri çok tatlıydı. Eğitimde güne serbest yazma seanslarıyla başlıyorduk. Bu etkinlik, yazma tutkumu hatırlamama ve buradaki bloglarım için ilham bulmama neden oldu.

Gelecek aylarda tekrar görüşmek üzere!







Tuesday, 19 March 2024

Litvanya'da tatlı Kasım

Litvanya'da tatlı Kasım 

İşte Litvanya'daki ikinci ayımdayım. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğine inanamıyorum. En eski Türk gönüllümüz evine döndü ve gitmeden önce kendisine bir ‘Veda Partisi’ hazırladık. Bu sırada gençlik merkezine yeni bir gönüllü gelmişti.

Bu ay Musninkai'deki liseye gittik. Bizim için 4 oturumdan oluşuyordu. İlk olarak 8.sınıf öğrencileriyle bir arada olduktan sonra sırasıyla 9., 10. Ve son sınıf öğrencileriyle oturumlarımızı gerçekleştirdikçe SAJC'nin ne olduğunu ve SAJC'nin faaliyetlerinin neler olduğunu gençlere anlattık. Daha sonra onlar için önceden hazırladığımız etkinlikleri yaptık.

Gelecek hafta sou Širvintos'taki bir villada yatıya kalma etkinliği düzenledik. Etkinlik Gelvonai ve Musninkai'nin gençlerine yönelikti. Gönüllü olarak onlar için bir çok ekip oluşturma etkinliği hazırladık. İlk gün villaya bir polis geldi ve gençlere sigara ve uyuşturucuyla ilgili  bilgiler verdi. Yemeği yedikten sonra “Name That Tune” adındaki etkinliğimizi gerçekleştirdik. Etkinlikte 5 takım vardı ve her takıma 30 saniye müzik dinlettik. Müziği ve şarkıcıyı bulduklarında puan kazandılar. Daha fazla puana sahip olan takım kazanan oldu.

Ve işte en heyecan verici aksiyon geliyor. Bu 'Dudak Senkronizasyon Savaşı'ydı. Yine 5 takım vardı. Her takımın onu temsil edecek bir şarkısı vardı. Görev kolaydı. Verilen şarkılarla ilgili her şeyi organize etmeleri gerekiyordu. Sanki şarkının dansçıları ve vokalistleri gibi davranıp bize mini bir konser vermeliydiler. Ve daha fazla puana sahip olan takım yine kazanan oldu.

Širvintos Ortaokulundan bazı öğrencile gençlik merkezini ziyaret etti. Noel'e yaklaştığımız için onlara 'İmza Toplama' etkinlikleri hazırladık. Her öğrenciye görev kağıtları dağıtıldı. Görevlerin tamamı Noel ve yeni yılla ilgiliydi. Bir an önce verilen görevleri yapmaları ve imza toplamaları gerekiyordu. Bu etkinliğimizde de yine geçnlerle oldukça eğlendik.

Daha sonra kendimizi ve gönüllü olarak yaptıklarımızı anlatmak için Širvintos Lisesi'ne gittik. Gençlerle bir arada olmaktan, onlarla aktivite yapmaktan gerçekten keyif aldığım için rahattım ve onların da keyif aldıklarını görebiliyordum.

 

Širvintos için önemli olan bir güne yavaş yavaş yaklaşıyorduk. Herkes belediye binasındaki Noel ağacı için heyecanlıydı ve belediye binasında Noel ağacını görmek için sabırsızlanıyorlardı. Biz de oraya gittik. Bunu görmek çok  büyüleyiciydi. Canlı bir konser eşliğinde Noel pazarlarını gezdik. Ayrıca Širvintos'un ünlü Noel Baba ile bizzat tanıştım.

Önümüzdeki Çarşamba günü hazırladığımız Noel Partimiz için Gelvonai'ye gittik. Çok eğlenceliydi ve birlikte harika vakit geçirdik. Gelvonai'deki gençlerle Noel'le ilgili pek çok etkinlik yaptık. Yılın en iyilerini seçip sertifikalarını verdik.

Hazırladığımız Noel Partisi için Perşembe günü ise  Musninkai Gençlik Merkezine gittik. „Just Dance“ oynadık. Pek çok marsmelov etkinliği yaptık. Kendileri için hazırladığımız sertifikaları onlara verdik. Yılın en iyilerini seçip yine sertifikalarını verdik.

Ve son olarak ilk Noel çelengi dekorasyonumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Jelena'nın gençlik merkezindeki atölyesinde nasıl yapılacağını öğrendim. Umarım beğenirsiniz.










Saturday, 16 March 2024

Slovakya'da İkinci Ay Serüvenim

Slovakya'da İkinci Ay Serüvenim

Eylül ayının sonunda tüm gönüllüler için zorunlu olan on-arrival training e katıldık. Orada Slovakya’da bulunan tüm ESC gönüllüleri ile tanıştık, 4 günlük bir eğitim aldık. Eğitim Osrblie denilen ufak bir dağ köyündeki otelde gerçekleşti. Oldukça ufuk açıcı bir eğitimdi, İtalya, Letonya, Avusturya ve Rusya’dan gönüllülerle tanıştık. Burada Europass Cv'nin nasıl hazırlanması gerektiği, Erasmus projelerinin çok çeşitli kapsamını öğrendik.

 

Baharla beraber Keric “Mala Fatra Ulusal Parkı’na  bir gezi düzenledi, zamanlama harikaydı ekim ayının ortasında 1600 rakımlı bir tepeye tırmanırken ormandaki ağaçlar her türlü renkle bezenmişti; yeşil, sarı ve kahverengi yapraklar. Hayatımda ilk defa bu kadar yüksek rakımlı bir yere tırmandım, sabah 10’da başlayan tırmanış ufak molalarla akşamüzeri 4’te sona erdi. Ama kesinlikle bu maceraya değerdi, zirveye ulaştığımızda 360 derecelik panoramik bir manzarayla nefesimiz kesildi.

Bunların haricinde gönüllüler olarak Bratislava’ya ufak bir gezi düzenledik. Bratislava 400.000 küsuratlı nüfusa sahip küçük bir başkent, Viyana’ya yakın olması maalesef turistik değerini yitirmesine sebep olmuş, insanlara arada 1 saatlik bir mesafe olunca genel olarak Viyanayı gezmeyi tercih ediyorlar. Ama şehir merkezindeki old town oldukça iyi korunmuş tarihi ortaçağ binaları ve kiliseleri ile doluydu. Ufak, sakin bir başkent. Gönüllülerle beraber hoş bir hafta sonu geçirdik.

 

 

Thursday, 14 March 2024

My Volunteering Journey: The Second Month in Turkey


I can't believe time has flown by so fast. Two months passed like just a few weeks. But what is more surprising is how this relatively short time has changed me and my way of thinking about life. I feel like a better version of myself now. 

The second month was even more amazing than the first. The month was very busy and full of travel. It was not easy, but in the end I managed to balance work and fun. Now, looking at the photos taken in February, I have a strange feeling. It is hard to believe that in one month I changed and saw different climates, terrains and even very different people.



February started with a trip to Hatay. The stunning views of Hatay made the long bus journey a little more pleasant. The days were fabulously sunny, we lived by the sea and I could see the sea from my house. Some of us decided to take a dip in the sea late in the evening. I didn't swim in the sea, I watched and enjoyed the loud laughter and happy emotions. As for volunteering in Hatay, the work was not easy, we had to grab the bad mandarins from the ground and prune the trees. It may not sound so difficult to you now, but in the mornings the trees were wet and it was cold, and by the middle of the day the weather warmed up and it became even more difficult. But the wonderful company and new acquaintances kept the fatigue at bay or the negative thoughts at bay. Evenings were spent getting to know the other volunteers and playing a variety of games. On the last day, we stayed up late talking about the different cultures, food and dances of our countries, and we danced, played and laughed out loud together.




Immediately after our trip to Hatay we travelled to Istanbul. The journey was not the best. Do not think that I was disappointed with Istanbul. It really didn't. Istanbul is a beautiful city, but we were all tired and there were disagreements among the volunteers, so we didn't get to see and visit much. But don't be discouraged, we survived the disagreements and now we are one big family. Nevertheless, we did a lot of boat trips, we managed to visit one church and we had Turkish food.Back in Ankara, we soon got the chance to visit another town, Ilgaz, and try downhill skating. The views were heart-rending from the first minutes of arriving in the village, but the skating itself didn't capture my heart so quickly. It was very difficult, I never thought that sliding down the mountain could be so challenging. On the first day we learnt the basics, listened to the rules and slowly tried to skate. It was not easy, I wanted to finish the training as soon as possible and go to rest, but on the second day things changed a lot. We started skating from a small rise and learned to make turns and suddenly I fell in love with skating. I hope to be able to do it again one day. 




After Istanbul, we stopped travelling for a while and continued volunteering in Ankara. We visited the Keçiören youth space. The youth worker showed us the sound of the beautiful traditional Turkish instrument 'Baglama' and one girl charmed us with her singing and a very beautiful Turkish song.  

We also celebrated Valentine's Day in Ankara. I was not alone on Valentine's Day. I believe happiness likes silence, so I will not go on about that. But I can say that I think I have not only found myself here, but I have also found a wonderful person with whom I am enjoying my time, laughing and crying together. 

Our IYACA team also visited the university. We introduced ourselves and our experience of volunteering in Turkey. It was a bit embarrassing to speak in front of an audience, but we did amazing and had a great time. I got compliments on how much I have improved my English and how well I spoke. I was extremely happy to hear that. 

I got the opportunity to edit a video for the first time. I never thought editing could be so difficult. It took a long time to edit a good video. Valeria, a member of my group, helped me and explained what I needed to improve and what I was doing well. I think I will be able to use my new knowledge and skills in filming and editing in the near future. 

I can't forget to mention our speaking club. Each time I got to know each person who came I got to know them better and the activities and games got better. I am proud of the improvements people have made in such a short time. Together we learnt, played, laughed and talked about our emotions. AND WHAT COULD BE BETTER.  We visited the Mamak Youth Centre and played with the children. It was a wonderful feeling and even more wonderful to see the children's smiles and hear their laughter. I was proud to have had the opportunity to get to know such lovely and intelligent children. They surprised me in a good way. It's nice to hear that they feel the same and want to spend time with us again and again. 


Cappadocia will always be in my heart, just like Izmir. Not everyone is lucky enough to see such a sight, but we saw endless balloons. The image is etched in my heart. I felt like I was not in another city or country, but on another planet. It is difficult to describe this feeling in words, but I can try and say it was çok güzel. 




On our return to Ankara we visited the aquarium. I felt like a little girl seeing something special for the first time. It is a perfect feeling, it is always good to go back and feel like a little child again. Just when I thought the trip was over. We planned another trip to Bursa. It so happened that we only went as girls. The trip was so amazing. I saw the sea again, we went to the chocolate museum, visited another mosque and the Bursa historical tree. The tree was spectacular. And what was most amazing. We unexpectedly took part in a matchmaking ceremony. It was a very beautiful and sensitive moment. 

So the second month of volunteering was full of different emotions, experiences, new lessons and knowledge. It is sad to think that this is the end of my volunteering and I will have to say goodbye to my new friends who have been with me for the whole two months, experiencing the same emotions, laughing together, having some bad moments. I hope one day I will have the opportunity to travel and visit each of their countries and visit each of my new friends. I always knew that volunteering was a great thing, but I would never have thought that it was SO AWESOME. This is the best thing that has happened to me.







Wednesday, 13 March 2024

A Ukranian from Lithuania: The Second and Last Month in Türkiye

 

Hello again! This is my second and last blog-post during this term, which I want to dedicate to the topic of Volunteering itself. I want to share the reflections and findings regarding that, which we were able to formulate during those two months of our experience so far. There are only 5 more days left before we depart. And you can feel that kind of atmosphere when everyone has a bit of mixed moods about saying goodbyes so soon and leaving the new discovered comfort zone, and glad at the same time for everything we got through.
Before accepting this challenging offer to go to the program abroad to be called an international ESC volunteer I knew no one, just as the majority of us. But what happened is that we created a real family. 




Group of people from completely different countries gathered for something special. From accommodation and food share to deep soul connections and common sense of humor. Two birthdays during this time. Staying overnight at somebody’s place. Traveling around the country and exploring together. Crying and laughing. Getting those unique dead jokes to be understood only between us. Creative marvelous projects with the help of collective mind, hand by hand. The way we all somehow complete each other… this is a true friendship with all its aspects. We are definitely gonna keep in contact after. “From ‘me’ to ‘we’ with Erasmus”.




Our caring boss and mentors are also to be mentioned. There are lots of things to miss…

Except for people, our chance to be here allowed me to perceive the concept of Solidarity. Now I can sincerely confess that I feel changes, particularly, there is a tangible difference. My mindset has expanded and I became even more conscious than ever before. Continuous learning activates, and your mind constantly searches for some solutions and gets ideas. Non-formal education performs its primary aim.

Volunteering turns out to be not about help only. This is a style of life. New philosophy and driving force. This is something that opens your heart… When you are making boxes in the circle of your friends and putting some foods and goods there to be supplied to families with the children who have oncology, you realize you are here for something important. In this life. This fulfills it with a higher meaning. When you give motivational speeches at the university for students who are wondering about your path and seeking some inspiration and piece of advice. Or when you just play with kids to entertain them and boost their development in intellectual games. When you prepare Speaking clubs to help people to improve their language skills and overcome fear. When you hold these precious Cultural Evenings to spread the knowledge about your countries among other foreigners in front of you, and catch that thought your presentation and its way builds the whole world, causing mindset shifts and upgrades.



Your personality transforms. You are never the same anymore you were before volunteering.

Whether you want them or not, changes come. For that reason whatever you want to get better - communicational, organizational, practical, leadership skills, adaptability and internationalization - exchange youth projects are here for that purpose. So many surprises, so many new people are yet to come to your life. Just let it happen. Apply and go.

As I mentioned in the beginning, I knew no one. It was like a step into the darkness of a cave. But some time later I already stepped inside the real caves in Cappadocia, and all expectations were met.



In addition at last, I want to advise a couple of places to visit from my own recent experience – one spot in Ankara and one city in Türkiye.

The first is the Presidential Library. It’s really grand and special. I’ve never visited anything like this before. Moreover, it is located in a very interesting area of Ankara with modern high-rise buildings in creative designs, in particular, there is a mosque nearby.

Access to the library is free, at the entrance security control will only check your passport. Going there initially I hoped to walk around for a little time and just take pictures. But seeing the place in person, I literally couldn’t get enough of it and cut admiration of the aesthetics of everything. Architecture, interior... ranging from a huge globe in the main hall and these countless vintage bookshelves on every floor, when you look up and feel an inexhaustible source of information... to paintings, stairs, elevators, up to the books I randomly selected with pictures of my beloved Istanbul. It really took my heart, and in total, I spent about three hours there. I even caught a dip in the atmosphere of kinda "Harry Potter".

So if you are impressed, take your time to visit. I recommend to go there on a sunny day at sunset, so you will see the library in the golden rays of the sun and you will be able to observe its set (the library also has numerous terraces with views to all sides), and illumination when it gets dark around and the evening lights come on.


The second is the city of Trabzon. Straight away I let you know that it’s really far, 12 hours by bus one way. I went there to meet my Erasmus friend. And never regretted. The city is located on the coastline of Black Sea, there are lots of palms and cedars. Nature there is completely different, and it’s gorgeous. We were going to places in the mountains (so high that there was snow even), riding by car on the roads literally betweens the cliffs with the numerous small rivers and waterfalls on our way, and spring flowers. Fog, rains, sun. Karadeniz region traditional head accessories with pendants. So, if you want to explore another part of Türkiye, you can go there. Absolutely lovely.

All the best!

For any questions and suggestions, you can reach me by @valeria_kushnirova in Insta. 

My Second and Last Month in Turkey


 As I write this, I'm in my second and final month in Turkey, with just one week left. I can’t help but feel emotional about leaving this beautiful country and the wonderful team I’ve come to consider family. We may bicker like kids at times, but after work, everything is amazing.

Let me share a bit about my daily routine. Sundays and Mondays are my days off, which I spend exploring Ankara with friends and learning new things. On Tuesdays, we have Turkish language lessons and work in the office, brainstorming ideas for videos that we later film for Facebook, Instagram, and YouTube. Wednesdays are dedicated to visiting a youth center, where we play with children and spend time with my group. If I have some free time, I practice piano or guitar. Thursdays are for finishing up work from Tuesday, and Fridays are my favorite because we assist at the Lösev hospital. Saturdays are spent at the office for a speaking club, where people come to learn English and enjoy each other's company. We also hold cultural evenings where we present our home countries. I represented Lithuania, sharing information about my country and cooking national dishes. We ended the evening with a fun game of Kahoot!

In the evenings, we often go out to restaurants, cafes, or the cinema, chatting about our countries, economies, and cities. Afterward, I return to my dorm, which has a small gym, and spend my time reading, using my computer, or working out. My dorm is located in Balgat, a nice area filled with numerous restaurants, cafes, and shops. One of the best things about Turkey is that it’s more affordable than Lithuania. Clothes and food are cheaper here; for example, you can buy a nice outfit for just 70 euros. Ankara, in particular, is less expensive than Istanbul.

This month, I had the chance to visit several cities. My first stop was Ilgaz, a mountainous area in northern Turkey. It was my first time ice skating, and while I was initially afraid, I discovered that I have a knack for it! I quickly learned how to stop and even felt like a pro by the end of my time there. The food was delicious, and we spent two wonderful days there.


Next, I visited Cappadocia, known for its stunning rock formations and hot air balloon rides. I learned that people used to live in the caves carved into these rocks. I even climbed one of the rocks, which felt surreal. The hot air balloons at dawn were breathtaking—we woke up at 6 a.m. to see them. During my time here, I’ve picked up some Turkish phrases, which helps me order food and ask questions. Learning Turkish is challenging, but I’m committed to it.

Currently, Ramadan is underway, and I’ve observed that locals can only eat between 6 p.m. and 5 a.m. each day, which feels quite unusual to me. I’ve also faced some challenges navigating Ankara since my phone broke, making it tough to find my way around this vast city.

One of my favorite dining spots in Turkey is Aspava, where ordering a meal often comes with complimentary food. My friends and I were pleasantly surprised on our first visit!



The highlight of my volunteering experience has been visiting youth centers and helping at the Lösev hospital. We prepare boxes of food for families in need, especially for children battling leukemia. It’s incredibly fulfilling work, and I truly cherish these moments.

I’m so grateful for my time in Turkey; it has changed my life in many ways. I’ve learned so much, and if you ever have the chance to come here, I highly recommend it! I plan to return as a volunteer for ten months next time.

Thank you for reading, and goodbye for now!






Tuesday, 12 March 2024

Merhaba, Ben Merve!

Merhaba, Ben Merve!

Graz'da uzun süreli gönüllülük macerama Ekim ayında başladım ve şimdi sizlerle bu heyecan verici deneyimimi paylaşmak istiyorum. Daha önce Innsbruck'ta bir eğitim kursuna katılmış olmam, Avusturya kültürü ve mimari yapısı hakkında az da olsa bir fikrimin olmasını sağlamıştı.  Gönüllülüğe başlama sürecim biraz hızlı geliştiği için ve ilk anda ev sahibi kuruluşum yurda gecene kadar bir süre beni evlerinde ağırladılar. Birlikte geçirdiğimiz zamanlarda yemekler yapıp, gezilere çıkıp, dünya tatlısı 3 yaşındaki oğullarıyla doyasıya oyunlar oynadık.

İlk başta kalabalık bir aileden ve şehirden gelmemin özlem ve sıkıntı yaratabileceğini düşünmüştüm, ancak ev sahibi kuruluşum bu endişelerimi hemen ortadan kaldırdı. Birlikte Türk marketine gidip alışveriş yapmak gibi günlük aktivitelerde bile bana eşlik ettiler ve yemek hassasiyetim konusunda da büyük destek sağladılar.

Yakın bir zamanda bir üniversite yurduna taşınacak olmam nedeniyle, bana uygun marketleri ve ulaşım seçeneklerini tanıtarak alışma sürecimi kolaylaştırdılar. Hollanda veya İsveç gibi Avrupa ülkelerinde olduğu gibi burada da bisikletin önemli bir ulaşım aracı olarak büyük bir yere sahipti. Aynı zamanda ev sahibi kuruluşumun bu konuda önemli projeleri olduğu ve bisiklet kullanımını artırmak için çaba gösterdiğini öğrenmek, özellikler patronumun bu konuda bir tutkuya sahip olması beni oldukça etkiledi. Bu yüzden bana öğretilen ilk bilgiler bisiklet yolları ve kuralları üzerineydi , ilk başta zorluk yaşasam da zamanla bu yeni ulaşım aracına alışmaya başladım (Bisiklet sürmeyi biliyor olmam veya ehliyetimin olması bu konuda zorlanmayacağım anlamına gelmiyor değil mi :).

İlk ayda bunlar olurken bir de asil gönüllülük yerim olan Trofaiach kasabasına yaptığımız ziyaretler ve buradaki hazırlıklar, gerçekten unutulmaz anılar biriktirmeme neden oldu. Ekim ayındaki en tatlı tecrübelerimden biri bu eğitimde ev sahibi kuruluşun bir parçası olmak ve doğayı keşfetmekti. Danimarka`dan, Italya`dan, Ispanya`dan, Türkiye'den ve Almanya'dan gelen gençlik çalışanlarıyla birlikte mental sağlıgı güçlendirmek için doğada yapılabilecek etkinlikleri test ettik, kendimizi dinledik ve değerlerimizi paylaştık. Eğitim günlerinden birinde doğa yürüyüşüne çıktık. Hayatımda yaşadığım en keyifli ayni zamanda da en ağrılı 7 saatti. Ormanda yukarıya doğru yürümek çok çok zordu, eğer antrenmanınız yoksa ve alışık değilseniz tavsiye etmiyorum. Yürüyüşler, yoga günleri, geziler, yemek pişirme, kamp ateşi etrafında şarkı söyleme ve daha bir sürü tatlı anlarla bir hafta geçirmiştim.

Yurda taşındıktan sonra artık tam anlamıyla kendi ESC macerama başlamış oldum. Sizlere Mayıs sonuna kadar bu heyecan dolu deneyimimi aktarmaya devam edeceğim. Desteklerinden dolayı IYACA'ya teşekkür ederim. Umarım yaşadıklarım, gözlemlerim ve öğrendiklerim sizlere de ilham verir. Gönüllülük yapmanın güzelliği ve önemi üzerine birlikte düşünelim. Şimdilik hoşça kalın, bir sonraki yazımda görüşmek üzere!

 



Saturday, 9 March 2024

Slovakya'da İlk Ayım

 Slovakya'da İlk Ayım 

Slovakya’nın Čadca denilen şehrine bu ay vardım, kurum her gönüllü için bir host family ayarlamıştı, ben de Slovakya’daki ilk bir haftamı kurum çalışanı Šimon’un ailesinin evinde geçirdim. Yerli halkın yaşayış biçimi Anadolu insanınkinden aşırı farklı denilemez, ama aynı olduğu da söylenemez. Sıcakkanlılıkları, misafirperverliklerinin bizimkinden aşağı kalır yanı yok, İngilizce konuşma oranı da aynı şekilde oldukça düşük, diğer Avrupa ülkesi vatandaşlarıyla kıyaslandığında tabiiki. Bunun haricinde farklı bir orta Avrupa kültürü hakim, insanlar sağlıklarına, doğayı korumaya, ekolojik ve ekonomik olmaya oldukça önem veriyorlar. İstisnasız her evde en az bir evcil hayvan ve sebze yetiştirilebilecek ufak bir bahçe var (apartmanda oturanlar hariç). Buranın doğası çok güzel, şehirden hangi yöne 15 dakika mesafede yürürsen yürü kendini doğanın içinde buluyorsun, ancak bu doğa ne bariz bir şekilde beşerî yapı olarak düzenlenmiş, ne de balta girmemiş orman gibi kendi haline bırakılmış.

Burada yerlilerle bir “Gulaš partisi”ne katıldım. Gulaš bol et ve sebzeyle yapılan bir çorba ve bunu doğum günlerinde koca bir kazanda pişirmek bir Slovak geleneği. Çorba aynı şekilde Macaristan ve Çek cumhuriyetinde de oldukça yaygın. Burada ayrıca “kofola” denilen bir Coca Cola replikasını tattım, slovakyada oldukça yaygın bir içecek. Çekoslavakya döneminin komünist rejimi muhtemelen Amerikan mallarına karşı bir tutum sergilediğinden kendi Coca Cola muadillerini üretmişler. Tadı tabii ki aynı değil, ama bence lezizdi…





Wednesday, 6 March 2024

A Ukrainian From Lithuania

 

…just imagine, your friend suddenly sends you the description of some project in Türkiye (the country, which you have liked for a long time already) with an open call for participation. You, in turn, decide to give it a try, still between the exams in your university. You fill in the application form at night and in the very morning of the same day you receive the messages from your future boss & tutor & role model & friend at one face. Interview is completed, and a few days later, right on Christmas Day, like a present under the tree, you got accepted. Now you are a volunteer. And perfectly before New Year celebrations, you have to buy your tickets to so much desired destination after almost 3 years since the last time in Anatolia, and you do that, and you spend all your next days knowing that the coming year is about to start with an adventure and a totally new page in your life.

You pass your last exams, finish local duties in your city, spend last moments with your family and friends before the departure for two months to another land far away from home (it was about to be the longest separation ever). And Day X comes. Night again. You’re at the bus stop waiting for the first transport connection to start the long way (not only in terms of distance). You give hugs and say temporary byes to dear ones you leave here, and say hello to people you see for the first time in a life, who lately will become your new friends, “dream team”, and even family in this project.


Next morning, altogether you take the direct flight from the capital of a nearby country (reached from another capital) to the capital of Turkey, and you land in Ankara, and meet way more people from different countries entering your life to build a special story together.

Introductory days, acquaintances with the crew, excursions around the city, visiting main sightseeing spots, first evening in the office where we’re gonna to spend a lot of time after…

Old town, Ankara Castle, my first mosque, fortunate going up the minaret of the biggest mosque in Ankara with the panoramic view to the whole night city. Life in a special dormitory, adaptation, sharing duties, integration to the local Turkish community. Charming Turkish lessons to acquire a new language. Team-building meetings in the office, evaluations, sharing our thoughts and impressions. Learning responsibility, the sense of team spirit and mutual support. First common brainstorm ideas and released projects. First challenges and conflicts. First emotional shakes.



Visiting numerous Youth Centers and meeting with their heads, giving me inspiration regarding entrepreneurship skills and the direction where to strive for the future. Boosting personal leadership.

Trying the national cuisine, reaching gastronomical heaven. Celebration of the first Birthday of one of the members in our group, my roommate. Meeting our colleagues, Turkish volunteers, on the same evening.

First Cultural Evening about Lithuania with my team.

 Opportunity to visit another corner of Türkiye on the south by the Syrian border, changing own plans and accepting the offer to go there. Volunteering at the farm in Hatay, helping to collect the mandarins growing on infinite fields of the trees. It was exactly 1 year after the earthquakes in that zone.




Crazy swimming in the beloved Mediterranean Sea in Arsuz shore in the evening, catching the waves. Night volleyball. My personal departure the very next morning. One bus, second bus... Sitting at the random cafe of Adana, trying its kebab. Taxi, airport. And here is the ticket.. I’ve been dreaming about for years. It was the ticket to Istanbul with Turkish Airlines… and my flight, and those long-awaited sweet words: “Welcome to Istanbul – the meeting point of the world!” Meeting with my strongly loved people there and so much needed hugs. Next 4 days in the city of my biggest aşk, daily tears from happiness, blessing, delightment, continuous exploration and admiration.

 Way back to home in Ankara, more work, first Speaking clubs and new Cultural Evenings (Georgia, Egypt and Azerbaijan so far). Helping in Lösev (hospital complex for the children with oncology) with humanitarian aid packages.




Playing table tennis, chess, cards, musical instruments in studios and workplace (since we have a guitar right in our office, which allows me to practice whenever I want) and singing, painting each other in the art studio, board- and ice skating.

 

Opportunity to go norther, to Ilgaz, to ski in the mountains. Collecting new experiences in our real snowy fairytale after the summertime in winter just two weeks ago. Feeling the non-linearity of the timeline, when two days feel like the whole month.





More fun and parties. Less sleep. Spontaneous and risky decision to visit Cappadocia at the weekends just in a few days before the expected ride. Planning our group trip only 12 hours before the departure. Another evening of tickets purchasing. And here we go, two days in Göreme, living in caves, walking without any routes in the middle of nowhere, multiplying our collective excitement from every single landscape. Witnessing flying hot air balloons at the sunrise of the next day, and understanding that my another cherished dream just came true, way more better than I could ever draw in my mind.

And now we are at the office. Tomorrow is the Cultural Evening dedicated to my homeland, Ukraine. In a couple of days I already have the trip to another corner of Turkey more than 700 km away. And less than two weeks to stay here left…




to be continued...