Wednesday 12 October 2016

Hoşça kal Bulgaristan!

İki tarafın birbirlerinin kültürlerine aşinalık kazanmaları için gerçekleştirilen projemizin bitimine iki hafta kala Uluslararası Gençlik Günü olan 12 Ağustos'ta, Sliven'de düzenlenecek etkinlik için çalışmalarımızı yoğunlaştırmış ve hızlandırmıştık. Başlarda, gönüllülük yaptığımız kuruluş olan Thirst For Life'ın bu etkinliği tek başına düzenleyeceğini düşünürken sonraları şehirdeki Gençlik Evi'nin (Bulgaristan'daki çoğu şehirde bulunan, gençlerin vakitlerini geçirmeleri, çeşitli eğitimler almaları gibi amaçlar için devlet tarafından kurulmuş gençlik merkezleri) de aynı gün için hazırlandığını öğrenince onlarla ortaklaşa çalışmaya karar verdik. Geçtiğimiz yıllarda da şehirdeki Uluslararası Gençlik Günü kutlamalarını düzenlemiş olan Gençlik Evi'nin tecrübelerinden ve fikirlerinden faydalanarak gelişimizden bu yana üzerlerine konuştuğumuz, o gün neler yapabileceğimize dair fikirlerimize son hallerini verip iki faaliyette karar kıldık. Selda ve Büşra üzerlerinde "barışa evet de" iletisi bulunan kağıttan kuşlar yapmaya ve onları çocuklara dağıtmaya karar verdiler. Ercan ve ben de günün anlamıyla örtüşen, hem uluslararasılığı hem de gençliği vurgulayacağını düşündüğümüz bir bilgi yarışması hazırlamaya karar verdik.

Etkinliğe bir hafta kala, ayrılacağımız vakit gelmeden son bir kez birlikte seyahat edelim istediğimizden hafta sonumuzu geçirmek için Varna'ya gittik. Gece 4'te bindiğimiz tren sabah 9'da Varna'ya varmıştı. O zamana kadar Bulgaristan'da trenle seyahat etmemiştim; fakat ülke içinde seyahat etmenin hem en ucuz hem de en rahat yolu olduğu için (otostop hariç :P) fazlasıyla memnun kaldım. (Hele yaz mevsimi gibi Varna'ya gitmenin otobüsle yedi saati bulduğu bir zamanda bizi oraya beş saatte götürdüğü için çok mutluyum; ama binilecek trene dikkat etmekte fayda var, her tren iyi olmayabiliyor. Hızlı, veya en azından diğerlerine göre hızlı, olanı (Бърз влак) seçilmeli.) Varna'ya varışımızın ardından ilk işimiz kahvaltı yapmak oldu, sonrasında çantalarımızdan kurtulmak için yer ayırttığımız apart otele gittik; ama sitedeki bir hata dolayısıyla ayırdığımız odanın çoktan başkalarına verilmiş olduğunu öğrenince başka yerler aramak zorunda kaldık. Yer ayırttığımızı düşündüğümüz diğer bir yere gittiğimizde de karşımızda bir muhatap bulamayıp geri dönmek zorunda kaldık. Otobüsle boşuna gittiğimiz uzunca bir yolun, boylarınca iki veya üç kere yürüdüğümüz caddelerin, boş odası olmayan bir hostelin ardından dördümüzün de durumdan memnuniyetsizliği birleşip huzurumuzu kaçırdı. Bir saatlik bir gerginliğin ardından imdadımıza evini ayırttığımız; ama yanıtını bekliyor olduğumuz bir ev sahibi yetişti. Sonunda başımızı sokacak bir yer bulmuş olmanın verdiği mutlulukla eve gittik. Selda ve Büşra akşam tiyatroya gitmek istedikleri için biz onlardan ayrılıp yemek yemeye gittik, sonrasında da şehirde bir gezintinin ardından "Deniz Bahçesi" adını taşıyan, sahil boyunca devam eden büyük şehir parkına oturduk. Yorgunluğun etkisiyle oturduğumuz bankta uyukalmışım. Uyanınca kızlarla buluşmak için sözleştiğimiz vakit geldiği için ana caddeye geri döndük. Onlar da tiyatronun nerede olduğunu tam anlayamadıklarından oyunu kaçırıp vakitlerini ana caddede geçirmişlerdi. Fazlasıyla yorucu geçen bir günün ardından kendimize gelebilmek için eve döndük. Ertesi gün, bir gün önce yaşadığımız sıkıntılar dolayısıyla herkesin ne istiyorsa onu yapmasına karar verdik. Öyle olunca ben de şehri iyice gezmek için yola çıktım. Varna'nın görmeye değer bütün yerlerini görmeye çalıştım, akşam olunca da ana caddede Selda ve Ercan ile buluşup tren garına gittik. Büşra bizden haber alamadığı için gara önceden gitmişti. Beş saatlik bir yolculuğun ardından benim tamamen şans eseri bir şekilde uyanıp diğerlerini uyandırmam ile trenden indik. Yolculuk süresince hepimiz uyuyor olduğumuz ve duraklara varıldığında trende hiçbir duyuru yapılmadığı için güne az kalsın Sofya'da başlayacaktık.
Hafta boyunca çalışmalarımızı devam ettirdik. Perşembe akşamı Stefan ve Georgi bizim için bir veda yemeği verdiler. Başlarda derneğin muhasebecisinin yakınlardaki köylerden birinde bulunan evinde barbekü partisi düzenlemeyi düşünmüş olsalar da bahsi geçen ev müsait olmadığı için şehirdeki lokantalardan birine gittik. Güzel yemekler ile güzel bir muhabbetin ardından evlerimize dağıldık.
Etkinlik için bütün hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra cuma günü (12 Ağustos) evden çıktığımızda yağmurla karşılaşmak bizi pek mutlu etmedi. Yağmurun etkinlik vaktine kadar duracağı ümidiyle ofise gittik. Ofiste aynı zamanda Thirst For Life için çalışan gazeteci Veselin, danışmanımız Georgi'nin yardımıyla her birimizle birer mülakat yaptı; fakat yağmur mülakatlarımız süresince daha da şiddetlenince etkinliğin pazartesi gününe ertelenmesi kararlaştırıldı. Biz de Selda dönüş biletini etkinlik gününe göre ayarladığından ve bir sonraki gün Sliven'den ayrılacak olduğundan son kez hep birlikte akşam yemeği yemek için kaldığımız evde toplanmaya karar verdik. Selda'nın önerisiyle Kayseri'nin en lezzetli yemeklerinden birisi olan "yağlama" yaptık. Georgi de bize daha önce vermiş olduğu sözünü yerine getirmek için bahçesinden topladığı sebzelerle geleneksel Şopska (шопска) salatası hazırladı. Yemeğin ardından Georgi bize şimdi adını hatırlayamadığım bir Bulgar dansı gösterdi. Cumartesi akşamı da Selda'yı Türkiye'ye uğurladık.
Pazartesi günü hava oldukça güzeldi. Kullanacağımız eşyaları parka götürdükten sonra Büşra kağıtları katlamaya, Ercan ve ben de bilgi yarışmasına başladık. Ülkelerin haritadaki yerlerini, başkentlerini, bayraklarını, dünyadaki ünlü yapıları ve doğal güzellikleri, dilleri sorduğumuz bu yarışmayı dört kere farklı sorularla tekrarlayıp kazananlara birer kutu çikolata, bayrak ve Büşra'nın kağıttan yapmış olduğu kuşlardan verdik. Böylece Sliven'deki görevimizi tamamlamış olduk. Parkta bizim yaptıklarımıza ek olarak zumba dersi, konser, ilk yardım eğitimi ve daha pek çok şey gerçekleştirildi.
Çalgayla (Bulgar pop müziği, ismini Türkçe "çalgı" sözcüğünden alıyor), lütenitsayla (Bulgar salçası), banitsayla (Bulgar böreği) geçen iki ayın ardından içimde büyük bir Bulgaristan sevgisiyle eve döndüm. Balkanlar'a olan ilgimi fazlasıyla artıran, başka bir ülkede olmama rağmen pek çok ortak noktayla karşılaşma keyfini yaşatan, bir sürü şey öğrendiğimi düşündüğüm bu deneyim için IYACA'ya bir kere daha çok teşekkür ederim. Довиждане България (Dovijdane Bulgariya, Türkçe: "görüşürüz Bulgaristan"), en kısa zamanda yine geleceğim!




No comments:

Post a Comment