Friday 14 October 2016

Bitti mi yani ?

Yeniden merhaba iyaca blog okurları.
Bulgarıstan'ın Sliven şehrinde tam ellidokuz(59)günlük bir short-evs projesi dönüşünden yazıyorum sizlere.( elli mi dokuz ???, ne çabuk geçti öyle). Evs hikayemin ilk bir aylık süreci sizin de bildiğiniz gibi tanışma ve keşfetme temalıydı. ‘’Bulgaristan'ı Keşif Yolunda ‘’ (ağustos-2016) yazımı okumayan varsa daha fazla geç kalmasın derim.
Nerde kalmıştık ...
En son havaalanı maceramdan bahsetmiştim sizlere. Sofiayı seyahate çıktığımızda konaklamayı ucuza getirmek için iki gece havaalanında kaldık. İlk gün güvenlik ve polisler tarafından sırt çantalı üç kişinin tüm gece havaalanında uyuklaması çok göze çarpmadı.Sabah pasaport kontrolünde uzun süre bekletilmemiz dışında stresli bir durum da olmadı, ama ikinci gece havaalanına girerken polislerin yoğun sorgusuna maruz kaldım, sanıyorum bir saatten fazla küçük bir odada pasaportumu araştırıp bana sorular sorarak stres kaynağım oldular. Araştırma bittiğinde ise son derece nazik tavırlarıyla gönlümü aldılar.
Sabah olur olmaz şehir merkezine inip kahvaltı yaptıktan sonra rehber eşliğinde şehir turuna katıldım, gezmek güzeldi tabiki ama gezinin bir amacı olmalıydı bence ve bu rehber sayesinde büyük ölçüde Sofya-Bulgaristan ve başkent ilişkisi hakkında bilgi sahibi oldum. Sofya gerçekten çok fazla tarihi geçmişe ve tarihi yerlere sahip, bu beni çok etkiledi. Anıtlar, müzeler, kiliseler, katedraller,Sofia mall, Ayafosya ve Cuma camii ... gez gez bitmedi. Bir şehri yaşamak o kadar kolay değildi elbette ama siyasi rejimler ve sosyal yapısı dahil olmak üzere bir çok şey keşfettim. İçimdeki Sofya heyecanı ile Plovdiv otobüsünü beş dakika ile kaçırmışım ve üç saat boyunca yağmur altında küçük bir gölgelikte yavru kedi misali diğer otobüsü bekledim. Ama yinede keyfim yerindeydi , Sofya'ya yağmur çok yakışmıştı …

Dönüşümde bir sonraki hafta için hemen plan yaptık, gitmeden önce görmek isteğimiz şehirler vardı... Size Varnadaki tren yolculuğumuzdan da bahsetmek istiyorum . Hala aklıma geldikçe keyifleniyorum. Varna trenine gidiş dönüş grup bileti almıştık, tam dört kişi ve dört sırt çantasıyla yola çıktık. Gece üçte tren istasyonunda başladı maceramız.. İstasyon çok eski ve ıssız , insanlar bizim için tehlikeli duruyordu.En son trenin geç kalmasıyla artan stresi ve vagonu bulamayışımızdaki telaşı hatırlıyorum. Sabah Varna'ya iner inmez başladı problemler;yediğimiz kahvaltı, bindiğimiz taksi,rezerve ettirdiğimiz ev ... Akşam üzeri olmuştu ama biz hala kalacak yer bulamamıştık ve dolayısıyla gezmeye vakit ayıramadık.Nihayet kalacak yer meselesini çözük bir şekilde ama daha sonrasında akşam tiyatrosuna yetişmeye çalışırken ayağımı buruktum,Varna'da bir uğursuzluk vardı ve ben artık emindim..
Saat ilerliyordu, gün bitmek üzereydi. O gece şehir meydanında otururken kahkahalar atarken buldum bizi ; yorgunduk, uykusuzduk, şanssızdık o gün; ama gün sonunda mutlu olmayı bildik ve en son hatırladığım yatağıma huzurla yattığımdı.. Ertesi gün bireysel gezme kararı aldık. Varna sahil kıyısında bir tatil yeriydi ve turistik yerlere de sahipti. Tüm gün elimde bir harita ile Varna'yı keşfetme yolunda durmadan gezdim.Güneşin batışını sahilde izledikten sonra Bulgarlara özgü bir balık restorantında bir şeyler yiyip otobüs durağına gittim. Arkadaşlarımla tren garında buluşacaktık ;ama internet erişimi problemli olduğu için gün boyu haberleşemedik. Otobüs durağında Letvonyalı ve Bulgaristanlı kızlarla tanıştım.
Onlarda tren garına gideceklerdi. Otobüs seferinin iptal olduğunu öğrendiğimizde ise tam bir saattir bekliyorduk. Apar topar bir taksiye kendimizi attık, trenin kalkmasına oniki dakika vardı.Kızlar Bulgarca bildikleri için taksici ile iletişimde ve tren garında trenimi bulmama yardımcı oldular(Koskoca tren garında seferler hakkında bir yönlendirme yazısı yoktu ne yazık ki..) Kalkış saatine bir dakika vardı, trenin önünde bekliyordum ama arkadaşlarım yoktu, grup bileti olduğu için tek başıma da giremiyordum . Artık umudumu kaybetmişken uzaktan bana el salladıklarını gördüm, hemen koştuk vagona doğru.Kapılar kapanmak üzereydi ve tren kornası çalıyordu. Trene kendimizi attık neyseki onlarda gelmişti ve bunca strese rağmen çok komikti her şey ve gülüyorduk. Varna'dan Sliven'e dönüş treninde yol boyu uyuduk, Sliven'e vardığımızda iniş uyarısı ile uyandırıldık.Arkadaşlarımızdan birisi çabuk uyandı ve indi ;ama biz toparlanalım derken tren tekrar hareket etti. Apar topar görevliyi bulup durağı kaçırdığımızı anlatmamız ve inmemiz arasında geçen o üç dakikalık süre bana yıllar gibi geldi ...
İndiğimiz yerden tekrar durağa yürüdük. Arkadaşımız bizi orada bekliyordu.Saat gecenin ikisi,hep birlikte gardan çıkmaya doğru yöneldik.Derken bir adam Türkçe konuşarak yanımıza geldi, bize yardım etmek istediğini söyledi.Adamın konuşmasından anladığım üzere çingeneydi. Yardıma ihtiyacımız olmadığını söyleyerek uzaklaşmaya çalışıyorduk.Bizi on dakika boyunca iletişim kurmakta ısrarcı bir halde takip etti.Adam hiçte yardım sever durmuyordu, gerçekten hepimiz korkmaya başlamıştık. Tüm bunlara tren garındaki güvenlik şahit olmuştu ve polise haber vermiş olmalı ki biz taksi beklerken iki tane polis arabası yanımızda belirdi.Bize problemin ne olduğunu sordu, pasaport kontrolü yaptı ve derdimizi anlattık, daha sonra gelen taksiye bindirdiler bizi ve evimize ulaştık ..(nacizane) Sonuç olarak Avrupada tren yolculuğu turist popülasyonu için hiç güvenli değil arkadaşlar .

Slivene döndüğümüzde yoğun bir hafta bizi bekliyordu, yazılması gereken raporlar vardı ve şehir parkındaki organizasyonumuz için sıkı çalışmalıydık.Organizasyon günümüze sadece bir hafta kalmıştı.O hafta valiliğe davet edildik, Sliven valisi ile yarı resmi bir görüşme yaptık projemiz hakkında.. O hafta çok sıkı geçmişti, çalışmalarımıza Georgenin doğum günü partisi ile ara verdik . Kendi aramızda bir kutlamaydı, mütevaziydii .. Evde geçirdiğimiz bir hafta sonu boyunca enerjimizi topladık.Artık hafta başındaki organızasyona hazırdık. Organizayon öncesi Sliven Tv’ye röportaj verdik . Ertesi gün son hazırlıkları tamamladıktan sonra o günün akşamında organizasyonumuzu gerçekleştirdik.

Youth Dream projesi boyunca Uluslararası gençlik gününü kutlamak için çalışmıştık.Organizasyon günü için çalışacak büyük bir gönüllü ekibi vardı o
akşam. Şehir parkı meydanında konserler, eğitimler, yarışmalar , hediyeler, oyunlar .. Bir sürü etkinlik yapıldı. Ben ‘’dünya barışına ‘evet’ de’’ temasıyla origami yaptım ve şehir parkındaki çocuklara dağıttım . Akşam sona erdiğinde çok başarılı bir iş çıkarmıştık ve ertesi akşam başarımızı ve projenin bitişini kutlamak için sözleştik. Dernek yöneticimiz Stefan bizi Bulgar restorantına götürdü, koyu bir sohbetle birbirimize karşı ilk günden bugüne değişen ve oluşan fikirlerimizden bahsettik.Her şey o kadar güzel ve tadında yaşanmıştı ki ayrılmak zor oldu.Duygusal anlar yaşadık.. Stefan ,George ve gönüllü arkadaşlarımla Bulgaristan'da son akşamımızdı. Türkiye’ye dönüş vakitlerimiz bir bir geldi ve elli dokuz gün su gibi akıp geçmişti. Global hedeflerim yoktu zaten ama Bulgaristan agh’ı , yani benim için bu küçük Avrupa yolculuğu, boyunca edindiğim hedeflerim vardı tabi ki. Gezmek, görmek, öğrenmek, yeni insanlar tanımak, onları anlamaya çalışmak, beni anlamaya çalışanlara hoşgörülü olmak gibi.. Her tanıştığım insandan bir şeyler öğrendim, en önemlisi bu.Benden öğrenmek isteyen insanların hepsine izin verdim, acelem yoktu ve yolculuğumun amacı buydu. Tanıştığım insanlar da beni tanıdıkları için mutlu olduklarını söylediler.Tüm amaçlarımı büyük ölçüde yerine getirdiğimi düşünüyorum.
Şimdi ise Türkiye’ye döneli bir kaç hafta oldu. İstanbul’a ailemin yanına geldim, elbette yuvamı çok özlemiştim ama Sliveni de özlüyorum. George ve Stefan'a söz verdim, mezuniyetimden sonra onları ziyarete gideceğim, arkadaşlığımız bitmedi ve devam edecek.Hatta Türkiye'ye gelecekler önümüzdeki yıl..Bu agh macerası ile kendimde yeni bir ben buldum. Agh boyunca sosyal becerilerimi, iletişim becerilerimi, yabancı dil becerilerimi, organizasyon becerilerimi, takım çalışması ve farklı backgroundlardan insanlarla uyum sürecimi geliştirdim .Buraya yazamayacağım kadar çok ve kişisel tecrübeler edindim.
BİTTİ Mİ YANİ? Hayır tabiî ki ,,, En kısa zamanda uzun dönem agh’a başvurmak istiyorum.Eğer aramızda agh yapmak isteyen ama harekete geçmemiş olan varsa lütfen daha fazla zaman kaybetmesin. Bence bu 20li yaşlarda her gencin yaşaması gereken muhteşem bir deneyim.. Konu hakkındaki her türlü sorunuz için iletişime geçebilirsiniz. Mutlu kalın …

Büşra Nuroğlu

Bulgaristan-Sliven

No comments:

Post a Comment