Monday, 5 May 2025

Litvanya'da Bir Ay: Širvintos'taki Gönüllülük Maceram

Yaklaşık dört hafta önce çantalarımı topladım ve Litvanya'nın küçük ama sıcak bir kasabası olan Širvintos'a doğru yola çıktım. Amacım gönüllülük projelerine katkıda bulunmak ve yeni insanlarla ve kültürlerle tanışarak kendimi geliştirmekti. Bu satırları yazarken ne kadar doğru bir karar verdiğimi bir kez daha fark ediyorum.

İlk günlerde beni en çok şaşırtan şey hava koşullarındaki ani değişimlerdi. Sabah güneşli başlayan bir gün öğleden sonra aniden yağmurlu veya rüzgarlı olabiliyordu. Ama kısa sürede alıştım; sanırım bu bile bu yolculuğun bir parçasıydı.



Gönüllülük faaliyetleri oldukça çeşitliydi. Merkezimizin giriş duvarlarını boyadığımız bir resim projesi yaptık. Ortaya çıkan renkli ve enerjik duvarlar gelen herkesi gülümsetti. Ayrıca sporun birleştirici gücünü burada deneyimledik: voleybol maçları düzenledik ve bir süre hakemlik yaptım. Takımların heyecanı, rekabet ve sonundaki dostluk duygusu gerçekten güzeldi.

Bu süreçte Erasmus+ öğrencilerine ilk sunumumu yapma fırsatı buldum. Sunumdan önce biraz gergindim ama başladığım andan itibaren keyif almaya başladım. Katılımcıların ilgisi, geri bildirimleri ve sonrasındaki sohbetler beni çok motive etti. Sunumdan sonra bir de origami atölyesi düzenledim. Hep birlikte rengarenk kelebekler yaptık; o anların huzuru ve birlikte üretmenin verdiği mutluluk tarif edilemez ve deneyimlenemezdi.




Buradaki deneyimimin Paskalya dönemine denk gelmesi benim için büyük şanstı. Bu vesileyle yumurta boyadık ve Paskalya ağacı yaptık. Litvanya kültürünü daha yakından tanıma fırsatı buldum ve birlikte geçirdiğimiz bu özel anlar hafızama kazındı. Ayrıca Telsiai'deki bir diğer gönüllü merkezini de ziyaret ettik. Oradaki aktiviteleri gözlemlemek ve ilham almak benim için çok değerliydi. Özellikle merkezin atmosferi ve yapılan işlerden çok etkilendim. 









Son olarak merkezimizin önünde düzenlediğimiz pinata etkinliği hem biz yetişkinler hem de çocuklar için çok eğlenceliydi. Rengarenk, gürültülü ve kahkaha dolu bir gündü. Burada olmaktan mutluyum. Evet, bazen gençlerle uğraşmak yorucu olabiliyor, ancak onların enerjisi, yeni insanlarla tanışmak ve farklı kültürleri öğrenmek beni her seferinde tekrar motive ediyor.





Eğer gönüllü olmayı düşünüyorsanız, tereddüt etmeyin. Bu tür deneyimler yalnızca başkalarına yardım etme fırsatı sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda sizi dönüştürüyor. Kendinizi tanımanın, sınırlarınızı keşfetmenin ve konfor alanınızdan çıkmanın harika bir yolu.

Bu ay Litvanya'da olmak bana çok şey kazandırdı. Yolculuğun henüz başındayım ama şimdiden şunu söyleyebilirim: Geldiğime sevindim!









Saturday, 3 May 2025

Litvanya’da Geçen Bir Ayın Ardından: “Viso Gero” Derken

 


Merhaba, ben Büşra.
Size beni buraya, Litvanya’ya, bu gönüllülük sürecine getiren yoldan ve şimdiye dek yaşadığım deneyimlerden bahsetmek istiyorum.

Eğer yolunuz bu sayfaya düştüyse, içinizde bir şeyler kıpırdanmaya başlamış olabilir. Bende bu kıpırdanışın adı uzun zamandır merak. Başka olasılıklara, farklı ihtimallere, başka bir “ben”e, şimdiye kadar hiç deneyimlemediğim hallere, tanımadığım bir sokakta yürümeye, hiç koklamadığım bir çiçeği görmeye, daha önce tatmadığım bir yemeği yemeye duyulan bir merak…


Sofie’nin Dünyası kitabında çokça alıntılanan bir bölüm vardır. Yazar, evreni bembeyaz bir tavşan olarak hayal eder; biz insanlarıysa tavşanın tüylerinin arasında yaşayan, kımıl kımıl küçük varlıklar olarak… Filozoflar ise o tüylerin en ucuna, büyük sihirbazın gözlerinin içine bakabilmek için tırmananlardır. Belki burada filozof olmak gibi bir iddiamız yok ama merakımız ve cesaretimiz bizimle. Ve belki de bu yolculuk tam olarak bu güdünün, bu kıpırdanışın bir sonucu.






Benim içinse süreç şöyle gelişti:
Merak benim için yaşamsal bir şey. Eğer bir yerde merakım ve heyecanım körelmişse, bu bana bir tür “içsel donukluk”, hatta küçük bir ölüm gibi geliyor. Ve böyle anlarda ruhumun yeniden harekete geçmesi için “kalp masajına” ihtiyaç duyuyorum. İşte AGH, benim için tam da böyle bir yerde devreye girdi.

Ben bir sosyal hizmet uzmanıyım. Beş yıllık profesyonel deneyimim boyunca çok kıymetli işler yapma şansı yakaladım. Ama geçtiğimiz bir yıl, birçok açıdan zorluydu. Kendimi o sözünü ettiğim “heyecansızlık hali” içinde buldum. Ve bu hisle birlikte alternatif rotalara bakmaya başladım. AGH, 30’a iki kala, geç bir “gap year” için karşıma çıkan en anlamlı fırsatlardan biri oldu.  

Amacım biraz durmak, biraz dinlenmekti. Hızlı akıp giden hayatın içinde yavaşlamaya, sakinleşmeye ve kaybolmaya yüz tutan merakımı yeniden bulmaya ihtiyacım vardı. Bu kararı alırken elbette her şey belirsizdi; elimde sadece iyi dilekler ve umutlar vardı. Ama bugün, buraya gelişimin üstünden bir buçuk ay geçmişken, gönül rahatlığıyla “çok doğru bir karar vermişim” diyebiliyorum.


Şu anda Litvanya’nın başkenti Vilnius’tayım. İyisiyle kötüsüyle geçen bir buçuk ayın ardından şunu net olarak söyleyebilirim: Burası yavaşlamak, doğaya doymak, bol bol yürümek, şehrin içindeki ormanlarda kaybolmak ve göllerin huzurunu içinize çekmek için mükemmel bir yer. Ama eğer çok üşüyorsanız, “güneşsiz yapamam” diyorsanız, bir kez daha düşünmekte fayda var. Yine de buraya geldiğinizde bu sakinlik ve doğallık, size iyi gelmek için elinden geleni yapacaktır. Bundan neredeyse eminim.

Genel koşullar dışında, gönüllülük süreci benim için görece kolay ilerliyor. Çünkü yoğun bir iş temposundan çıktım ve bu geçiş benim için bir tür nefes alma alanı oldu. Ama burası sizin öğrencilik sonrası ilk çalışma deneyiminiz olacaksa, başlangıçta biraz zorlayıcı olabilir. Elbette çalıştığınız kurumun yapısı, ekip, hizmet verilen hedef grup gibi faktörler tüm deneyiminizi etkiler.






Ben şu an özel bir gündüz bakım evinde, anaokulu düzeyinde çocuklarla çalışıyorum. Türkiye’de de çocuklar ve gençlerle çalıştığım için bazı şeyler bana oldukça tanıdık. Ancak bu, özel gereksinimli çocuklarla ilk çalışmam. Dolayısıyla bu yönüyle yeni, keşif dolu ve zaman zaman zorlayıcı bir deneyim. Yine de tanıdık olan alanların sağladığı konfor bu zorlukları dengeleyebiliyor.

Tanıdık olan en kıymetli şey ise oyun. Oyun evrensel bir dil. Birbirimizi kelimelerle anlamasak bile birlikte oyun kurabiliyor, birlikte kahkahalar atabiliyoruz. Bu bana büyük bir keyif veriyor. Oyunun bir kez daha ne kadar güçlü bir iletişim biçimi olduğunu bu süreçte derinden hissettim.



Bu ay böyle geçti…
Her ay bu sürecin bir parçasını yazmayı planlıyorum. O yüzden bu yazı bir başlangıç.
Devamında daha fazla hikâye, gözlem ve içsel dönüşüm olacak.

Şimdilik hoşça kalın.
Merakınızın izini sürmekten, yeni olasılıklara açık olmaktan vazgeçmeyin. Kim bilir… Belki bir gün bir ormanda siz de kendi tavşan tüylerinize tutunur, yukarıya tırmanmaya başlarsınız.




Friday, 2 May 2025

Nisan: Yeni Rotalar, Yeni Yüzler, Yeni Duygular

 

Nisan ayı, iç içe geçmiş etkinliklerle, yeni yüzlerle ve unutulmaz anılarla dolu bir ay oldu. Ayın ilk günleri, katıldığımız organizasyonlar ve tanıştığımız sayısız insanla başladı. Kariyer fuarı, yerel etkinlikler ve Çekya’dan gelen bir organizasyonun bizi ziyaretiyle dopdolu bir başlangıç yaptık.

Bir diğer anlamlı deneyim ise Cadca’da gerçekleşen modern Birleşmiş Milletler simülasyonuydu. Mentorümle birlikte Türkiye’yi temsil ettik. Kendi ülkem adına böyle bir etkinliğe katılmak hem gurur verici hem de ilham doluydu. Yoğun geçen bu haftanın ardından ise uzun zamandır sabırsızlıkla beklediğim Easter tatili geldi çattı…


  




İlk durağım, hayalini kurduğum şehirlerden biri olan Danimarka’nın büyülü başkenti Kopenhag’dı. Uçağım oraya indiğinde gözüm ilk olarak çiçek açmış ağaçlara takıldı. Türkiye’de baharın gelişini müjdeleyen geleneklerden biri olan marteniçka bilekliğimi çıkarıp Kopenhag’da bir ağaca bağladım. Güzel bir dilek dilemeyi de ihmal etmedim. Şehir gerçekten büyüleyiciydi. İnsanlar mutluydu, herkes İngilizce biliyordu ve kendimi çok güvende, çok huzurlu hissettim. Botanik bahçelerinde dolaşırken, kelebek müzesinde büyülenirken, kendimi bir anda Tivoli Bahçeleri’nin sihirli atmosferinde buldum. Neredeyse tüm oyuncaklara bindik. İçimdeki çocuğun kahkahası hâlâ kulağımda.






Kopenhag’dan ayrılmak çok zordu ama yolculuk devam ediyordu. Sıradaki durağımız Polonya’nın incisi Gdansk’tı. Bu, Polonya’ya yaptığım ilk ziyaretti ve Gdansk gibi harika bir şehirle tanışmak büyük bir şanstı. Şehrin tarihi dokusu, renkli sokakları ve insanları beni büyüledi. Ancak en unutulmaz anımız, Baltık Denizi kıyısında yaşandı. Hava oldukça serindi ama ayaklarımızı denize sokarken içimizi saran özgürlük hissi her şeye bedeldi.

Tatilin son durağı ise Krakow oldu. Her köşesi tarih, sanat ve anlamla dolu bu şehir, ruhuma iyi geldi. Tatil boyunca her şehir bana farklı duygular, yeni bakış açıları ve ilhamlar kattı.



Slovakya’ya döndüğümde ise bambaşka, çok özel bir haberle karşılandım. Host annemin hamile olduğunu öğrendim. Bu haber beni tarifsiz bir şekilde heyecanlandırdı ve mutlu etti. Bu güzel gelişmeyi kutlamak için birlikte doğa yürüyüşüne çıktık. Host kardeşlerimle yeniden zaman geçirmek çok iyi geldi; onları gerçekten özlemişim.


Nisan, bir yolculuktan diğerine savrulduğum, her anında yeni bir şey öğrendiğim, bazen yorulduğum ama en çok da ruhumu doyurduğum bir ay oldu. Her adımda içimde büyüyen minnet duygusu, yaşadığım her şeyin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlattı.