Monday 26 July 2021

Tunus'tan Selamlaar!

Ben Gülay, size burada geçen bir aylık süreçten izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Dönüp geriye baktığımda bu bir ay benim için dolu dolu ve çok hızlı geçti diyebilirim. Gezilecek, görülecek çok yer ve bizimse sadece 2 ayımız vardı! İlk kez yurtdışına çıkıyorum ve Tunus’a adım atar atmaz gerçekten farklı bir kültürle karşı karşıya kaldığımı hissettim. Yeni bir yaşam tarzını benimsemem ve uyum sağlamam düşündüğümden de çabuk oldu diyebilirim. Buranın insanlarının sıcakkanlılığı ve yardımseverliğinin de buna etkisi var desem yalan olmaz. Yerli halk özellikle Türkleri çok seviyor ve “arkadaş” olarak hitap ediyorlar. İnsanlar burada Arapça, Fransızca ve İngilizce konuşuyorlar. Özellikle Fransız kültürü ve dilinin etkisi çok büyük. Yemeklerine gelirsek, baharatlı ve acılı yemekleri ilk aşamada göze çarpıyor. “Harissa” denilen bir çeşit acı türünü her yemeğe ekliyorlar. Dışarıda verdiğimiz şiparişlerde özellikle olmamasını belirtmemiz gerekiyor. Aslında ben harissayı sevdim ve hatta evdeki yemeklere katmaya başladım diyebilirim. Sanırım Türkiye’ye dönerken yanıma alacağım şeylerden biri. İçeceklere gelirsek tabii ki burada ayran bulunmuyor ve hatta bilmiyorlar bile. Buna ek olarak sanırım çay hiç görmedim. Burada çayı naneli tüketiyorlar ve sallama şeklinde satıyorlar.

Kaldığımız ev ise rahat ve tatillik bir kesimde. Deniz birkaç dakikalık mesafede sık sık yüzmeye gidebiliyoruz. Aslında hava sıcak fakat nemli değil bu yüzden ben sıcaklığı üst düzeyde hissedemiyorum. Sanırım Türkiye’ye dair en çok özlediğim şeylerden biri çamaşır makinesi. Hayatımda ilk defa gördüğüm çok eskiden kullanılan garip bir çamaşır makinesi kullanılıyor. Ben kullanıyorum (hatta eğlenceli bile diyebilirim) ama sonrasında çamaşırları kendim sıkmak durumunda kalıyorum. Haliyle bu biraz yorucu olabiliyor. Ayrıca beyaz tişört yanınıza almamanızı tavsiye ederim. Güneşten dolayı lekeler oluşabiliyor ve yıkanınca geçmeyebiliyor. Hep beyaz tişört giyen biri olarak bu duruma ne kadar üzüldüğümü siz düşünün…

Hammam Sousse, Port El Kantaoui, Monastir, Hergla gibi birçok turistik yeri gezdim. Vee bayıldım! Özellikle Hergla’nın beyaz badanalı, mavi kapılı ve rengarenk çiçekli evlerinden gözlerimi uzun bir süre alamadım. Tabii bu evlerin arkasında dalgalanan denizin görkemini de unutmamak gerek. Daha gezmek-görmek istediğim çok yer var ve lockdownın bitmesi sabırsızlıkla bekliyorum.  Keşfe çıktığımız zamanlarda genelde ulaşım asla bizim için sorun olmuyor. Hem ucuz hemde kolay bir şekilde seyahat edebiliyoruz. Ulaşım “Louage” adını verdikleri minibüslerle sağlanıyor ve gerek şehiriçi gerekse şehirlerarası seyahatlerde çok hızlı bir şekilde ulaşım gerçekleşiyor. Saat 22.00 dan sonra yasaklar başladığı için araç bulmak zor olabiliyor fakat bu aşamada da taksi kullanmayı tercih ediyoruz. Ayrıca taksi de gerçekten çok ucuz bir ulaşım aracı diyebilirim ve çevrede çok fazla taksinin olmasından da bunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Buradaki kuruma ve aktivitelerimize gelirsek, şu an lockdown olması nedeniyle aktivitelere ara verdik fakat geçtiğimiz süreçteki aktivitelerden bahsedebilirim. “Flower Garden” da gerçekleşen aktivitelere ikişerli gruplar halinde gidiyorduk. Burada Muhammed abi adında çok sevdiğimiz bir bahçıvan var ve ona yardım ediyoruz. Çiçekleri suluyoruz ya da çiçek tohumlarını topluyoruz. Doğayı seven bir insan olarak ellerimin suya toprağa değmesi beni bir hayli mutlu ediyor. Haftada iki kez spor aktivitemiz oluyor. Sahil temizliği yaptıktan sonra koç ile “petanque” ya da plaj voleybolu oynuyoruz. Aslında benim en sevdiğim aktiviteler bunlar, çok eğleniyoruz ve tüm enerjimi atıyoruz bu oyunlarla. Bazen İtalyan gönüllülerle müsabakalar da yapıyoruz. Böylelikle oyunlar daha rekabetçi ve eğlenceli hale geliyor. Haftada bir gün Arapça dersleri görüyoruz ve etkisi bizim için gerçekten büyük oluyor. Özellikle alışveriş yaparken fazla ödememek için birçok terim öğrendik. Bunun dışında temel kavramları öğrendik ve derdimizi anlatacak kadar Arapça bilgimiz oldu diyebilirim. Hatta ben minibüs tabelalarını okumaya başladım ve ne nereye gidiyor diye sormama gerek kalmadı. Bunlar dışında buluşarak oyun veya konuşma kulübü tarzında gerçekleştirdiğimiz etkinliklerimiz oldu. Bu aktiviteler birbirimizle kaynaşmamız ve tanışmamız açısından gerçekten faydalı oldu. Hatta buradaki kurumun Tunuslu gönüllüleriyle de vakit geçirme fırsatımız oldu. 

Projeye dahil olmayan tamamen isteğe bağlı birkaç aktivitemiz daha oldu.  Mesela bir festivalde yayınlanmak üzere kısa film için gönüllü olanlarla bir çekim gerçekleşti.  Benim için farklı bir deneyimdi ve çok eğlendim! Ekstra olarak bir radyo programına davet edildik ve orada sohbet havasında birkaç saat yayın yaptık. Kendimizden, deneyimlerimizden bahsettik. Hatta şarkılar bile söyledik! Buna benzer birçok aktivite gerçekleşti. Hatta burada bir nişana davet edildik. Buranın kültürünü tanımak için güzel bir fırsattı ve kaçırmadık. Gerçekten özel bir gündü bizim için. Tunus hakkında daha söyleyebileceğim birçok şey var aslında. Ama özetleyecek olursam, Tunus beklentilerimin kat be kat üzerinde bir yer oldu. Burayı, insanlarını ve yaşam tarzlarını çok sevdim. Bazen keşke 2 aydan fazla kalabilseydim diyorum. Daha burada deneyimleyeceğim, gezeceğim, göreceğim ve keşfedeceğim o kadar çok şey var ki…

 






 


No comments:

Post a Comment