Wednesday 12 February 2020

AGH Sürecinde Arkadaşlık




Sıradaki blog yazılarımı AGH'de bütçe, seyahat, dil öğrenimi ve çevre edinme(networking), sayılarla AGH üzerine yazacağım. Burda arkadaşlıktan başlayalım.
Hoop başka ülkeye taşındın, hem de 1 yıl taşındın. Daha önce tanıdığın kimse yok etrafında. Yemeklerin de yok. Eşyaların zaten yok. Bir buçuk valize vazgeçemediğin ne sığdırabildiysen sıkıştırdın getirdin, haliyle Harry Potter'ın Hermione'sinin sihirli çantası sende olmadığından.
Burada sıfırdan inşa ettiğin hayat senin tüm hayatının sadece 1 yılı ama buradaki hayatının tamamı. Buradan bakınca inşaata özen kendiliğinden geliyor. Yolculuğu, durgunluğu güzelleştiren hatta iyileştiren en önemli ek arkadaşlık. Adana gibi hem havası hem insanları sıcak bir yerde büyüdün, son 5 yılında İstanbul gibi insanı deniz derya bir yerde okudun. Ülkenin her köşesinden çeşit çeşit dostla çevrilisin, ivedilikle haftanın yarısını görüşmeye ayırdığın. Aldığın tüm iş öneri ve tekliflerini "Çook teşekkür ederim canım yeni mezunum almiyim. Benim bir eğlenip gelmem lazım" diye iki kere bile düşünmeden cevapladın. Öğrencilik sayesinde konfor eşiğin yüksek değil değil, öyle bir eşiğin yok. "Çalışmaya başlayıp konfora alıştıktan sonra hiç olmaz. Yapıyorsam şimdi keyfi çıkar. Hadi bakalım gelsin maceralar, delilikler, zorlanmalar, sürünmeler oooh" deyip resmi olarak mezun bile olmadan çıkıp geliverdim Italya'ya 1 yıl gönüllülük yapmaya. Bir şeylerin aklına esmesi ve yapıvermen en sevdiğin özelliklerinden. (Anahtar kelimeler zincirleme olarak başka anıları aklıma getiriyor. İstanbul'da YGA buluşmasında Adana'dan gelen ekiple karşılaşmıştım, ekibi sevdim. Tam vedalaşırken benim de onlarla gitme esprim döndü. "Aa çok da güzel olur aslında hem de bizimkileri görmüş olurum bu bahaneyle" deyip cüzdandan hallice kol çantamla binip gidiverdim Adana'ya 10 gün. Bir gün bir arkadaşım Kapadokya'ya kamp buluşmasına gidiyordu. Hadi sabaha gidelim dedi, gidiverdik Istanbuldan otostopla. Dedim buraya kadar gelmişken Adana'ya uğramadan dönmek olmaz. Gidivermişim yine haha. Hele bir yaz ansızın Iğdır'ın bir köyüne Kuzeydoğa Derneği'nin Aras Kuş Halkalama Istasyonu'na gönüllülüğe çat diye kalkıp otobüs+doğu ekspres bir buçuk günde gidiverdim. Bi gün Almanya'dayım. Iznim bitiyor ama baktım nasıl güzel görünüyor İsviçre biraz yukarıda. Ansızın esti, çıkıverdim. Bi gün tek başıma Balkanlar turundayım. Son otobüsle sıradaki şehre geçiyorum. Camdan bir baktım nasıl güzel göründü. Ilk durakta iniverdim. Ama içlerinde en hatırlanası: Beylikdüzü'nden arkadaşım dedi ki: " Annem sarma yaptı, konuşacaklar da birikti hadi gel". Tabii ki gidiverdim. O da geleceğimi ciddiye almamıştı ama ibret oldu arkadaş çevresine beni laf olsun diye çağıramayacakları. Bu arada blog benim olunca atış serbest ne istersem yazıyorum, nereye istersem çekiyorum.  Bak paranteze ikinci paragraf attım. Ayrıca bu yazılar buraya koyulmadan önce gözden geçiriliyor mu test etmek isterim araya bir mesaj bırakmak veyahut skandal bir not düşmek suretiyle :D Bi de blog yazısına başlık ekleyip göndermenin önemini sevgili kuruluşum IYACA'nın benim yazılara attığı akıllara zarar başlıklardan anladım :D Koymam artık başlık işini onlara. Eeevet binbir kültürle arkadaşlıklar diyordum...)İtalya'da gönüllülügüm boyunca aynı dernekte şimdiye kadar yaklaşık 30 gönüllüyle çalıştım. Sayısız etkinliğe, dansa, buluşmaya gittim. Her gittiğim yerde içimin ısındığı insanlarla iletişimi sürdürdüm. En tatlısı Couchsurfing etkinliğinde tanışıp sonrasında çekirdek ekip olduğumuz insanlarla arkadaşlığımız. 2 Türk, 1 Yunan, 4 Brezilyalı, 1 Hong Konglu, 2 Italyan. Içimizden kim hangi etkinliğe gidiyorsa başka şehirde de olsa peşine düşülüp gidilir zevkle. 1 yıl burda olunca bütün doğum günleri kutlandı, hem de acılı sürprizlerle. Mesela bunu yazarken bi yandan akşamki doğum günü buluşmasını planlıyoruz. Grupça Brezilyalı arkadaşımıza surpriz yapmak için bizim(gruptaki 2 Türk'ün) erkenden Tr'ye döndüğü yalanını söyleyip maalesef ağlatmış olduk. Akşama telafi ederiz :)
Genel resim: Brezilyalıların ne aman yarabbi insanlar klişesinin dalgası geçilirken(haklı bir klişe :D ), başka bi köşede Yunanlı ile adalar goygoyu, diğer uçta abartılı Italyan jest-mimik dalgası, üzerine de diyalekt...
Dernekte İsveçli gönüllülerle çalışıyoruz. Sabahları güle oynaya beraberce Italyanca kursuna, çıkışta çay kahve, sonra dernek etkinliği, kutlamalar, gezmeler... Biz onların eğitimine gıptayla bakıyoruz, onlar bizim iletişim kabiliyetimize, samimiyetimize gıptayla bakıyor. Insanlarla cesurca hiç düşünmeden iletişim kuruyormuşum, İsveç'te insanlar benden kaçınabilirmiş. Güldürdü. Halbuki bu benim için bizim için ekmek, su. Her yemeğimizi paylaşmamız bile onlara ekstrem görünüyor. "Bizde asla böyle değil; sizde ne kibar, ne hoş." Dedik bizde kibarlık değil, gereklilik.
Başka Bir Dünya Mümkün Programı'nın Finlandiya  eğitim sistemi hakkındaki bölümünde Cem Seymen: "...Otobüste, otelde, yolda elimden geldiğince çok insanla konuşmaya çalıştım. Saat sordum mesela, şu otobüs nerden geçiyor dedim misal. Çekingenler, gözüme bakmaktan bile çekiniyorlar. Cevabını hemen verip ayrılma telaşındalar. Biz öyle değiliz. Biz ateşli bir toplumuz, akdeniz insanı, pratik zekalı, coşkulu, içinden ülkeler çıkaracak kadar dolu..." Demişti, ne de güzel söylemişti.
AGH süreci de bir eğitim, hem en dışa hem kendi içine yolculuk. Birbirimize hikayelerimizi anlatıyoruz, en güzel ve en kötü sözlerimizi öğretiyoruz, deyimlerimizi öğretiyoruz, müziğimizi hikayeleriyle paylaşıyoruz, yemeklerimizi paylaşıyoruz, yaratmak istediğimiz adil dünyaya dair çabalarımızı anlatıyoruz, ekonomiyi daha çok yeşilini, kendi ülkemizdeki sivil toplumu konuşuyoruz...
Bütün paylaşımlar elbet çok değerli, eğlenceli. Ama damağımda kalan en yoğun tat ait oldum topluma, millete dair memnuniyet. Ne kadar çok şehir görürsem Istanbul'u daha çok seviyorum, ne kadar farklı milletten insan tanırsam kendi milletimi o kadar daha çok seviyorum. Yalnız, eğitim açısından diğerlerinden 3 belki de 5 kat fazla çabalamamız gerekecek şimdilik :)
AGH her şeye rağmen deneyimlenmesi gereken bir süreç.
Hepimize eğlenmekten fenalaşacağımız keyifli günler diliyorum.











No comments:

Post a Comment