Yaz, yavaş yavaş kendini hissettirmeye başladı ama Slovakya’da doğa hâlâ baharın tazeliğini yaşıyor. Bu ayın başından itibaren hayatımda şekillendirmek istediğim alanlara yöneldim: beslenme düzenim, egzersiz planım ve işimle ilgili sorumluluklarım… Kendime ve yaşamıma odaklandıkça burada geçirdiğim zamanın anlamı derinleşiyor.
Mayıs ayının ilk haftası, gönüllü
olarak çalıştığım özel gereksinimli öğrencilerin yer aldığı bir merkezin
düzenlediği Štruželka Yaz Kampı'na katıldım. Hayatım boyunca
yaşadığım en özel, en eşsiz deneyimlerden biriydi bu kamp.
Hepimizin zaman zaman kendimizi yetersiz, çirkin ya da eksik hissettiği anlar olmuştur. Ya da bazı olaylar karşısında pes etmeyi düşündüğümüz zamanlar... Ancak Štruželka’da tanıdığım öğrencilerin her birinin farklı özel gereksinimleri vardı: Kimi yürüyemiyor, kimi göremiyor, kimi otizm tanısı almış... Ama onların hayata bakışı, yüzlerindeki gülümseme, her koşulda mutlu olabilmeleri, insanın kalbini görebilmeleri bana tarifsiz duygular yaşattı. Tüm engellere rağmen, kalpten kalbe bir bağ kurduk. Onlar benim kalbime, ben onlarınkine dokundum.
Kamptaki her anım duygusal açıdan yoğundu. Pek çok kez mutluluktan gözyaşlarımı tutamadım. Onlar, bugüne dek tanıdığım en özel insanlar ve hayatımın geri kalanında kalbimin en kıymetli köşesinde yer alacaklar. Kamp boyunca birçok etkinlik düzenledik; oyunlar oynadık, sanat terapisi ve ritim terapisi gibi oturumlar yaptık. Kalabalık bir ekiptik ama yalnızca üç kişi İngilizce biliyordu. Bu da benim için bol bol Slovakça duyduğum, bu kültürün ve dilin içine daha da girdiğim günlerdi. Kamptan döndüğümden beri basit Slovakça iletişimlerin içinde yer alabiliyor, söylenenlerin çoğunu anlayabiliyorum.
Bu ayın bir diğer önemli etkinliği ise DobroBeh (iyi niyet koşusu) oldu. Slovakya’da düzenlenen büyük bir koşu etkinliğine ev sahipliği yaptık. Hazırlık süreci oldukça stresli ve yoğun geçti ama etkinlik günü yüzlerce insanın ve çocuğun coşkusunu görmek her şeye değdi. Küçük yaş grupları da yetişkinler de büyük bir heyecanla koştu. Ben 3 kilometrelik parkurda koştum. Bu bile benim için oldukça fazlaydı. İnsanlar 21 kilometre nasıl koşuyor, hâlâ hayret ediyorum.
Malta büyüleyici bir ada ülkesi.
Hava harikaydı. Güneşe uzun bir aradan sonra kavuşmak beni çok mutlu etti.
Denize girdim, bol bol deniz ürünü yedim. Hatta Malta’nın geleneksel
yemeklerinden biri olan salyangoz bile tattım! Yeni bir
ülkenin havasını solumak, mutfağını keşfetmek, insanlarıyla sohbet etmek... Tüm
bunlar hayata bakış açımı genişletiyor.
Malta’dan döndükten sonra koşu
etkinliğimizi kutlamak için organizasyonumuzun menajerinin evinde bir araya
geldik. Bahçede Slovakya’nın geleneksel yemeği olan gulaš pişirildi.
DobroBeh’e katkı sağlayan herkes oradaydı. Gerçekten ait hissettiğim, güzel bir
gündü.
Ertesi gün yeni bir team
building etkinliği için tekrar buluştuk. Bu seferki rotamız
Slovakya’nın sayısız mağaralarından birineydi. İçerisi sabit olarak 6
dereceymiş, biraz serin ama çok keyifli bir deneyimdi.
İlk durağım Stockholm oldu. Burası gerçekten büyüleyici bir şehir; havası, insanı, mimarisi... Herkesin yüzü gülüyordu. Mutlu insanları görmek insanın içini de aydınlatıyor.
İkinci durağım ise Oslo idi. Oslo’da başıma birçok şey geldi: yanlış ayakkabı seçimim, navigasyon sürekli yanlış yere yönlendirmesi, havaalanının gece kapanması... Ama her şey birer deneyimdi. Yolda olmak beni iyileştiriyor. Kendimi daha olgun, daha güçlü ve hayattaki pek çok şeyle başa çıkabilecek biri gibi hissediyorum. Bu halimle gurur duyuyorum.
Vedalaşırken öğrencilerimin
kalplerine dokunduğumu hissettim. Hepsi bana hediyeler hazırlamış, resimler
çizmiş, mektuplar yazmıştı. Gözyaşlarımı tutmakta zorlandım… Çikolatalar,
mektuplar, kitaplar, resimler, çiçekler, oyuncaklar ve makyaj malzemeleri… Ama
en güzel hediyem onların sevgisiydi.
Bir öğrencim bana şöyle bir mesaj gönderdi, sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Öğretmenim, sizinle tanıştığımdan beri kendime inanmaya başladım. Hep
İspanyolca öğrenmek istiyordum ama hiçbir zaman yeni bir şeye başlamaya cesaret
edemiyordum. Siz bana başarabileceğime dair inancı verdiniz. Teşekkür ederim.”
Bu sözler... İşte hayatımın anlamı
bu.
Dokunduğumuz her kalp, bu dünyayı güzelleştirecek.
Bu ay gerçekten çok yoğun ve
anlamlı geçti. Şimdi artık yaz geliyor. Güneşin hepimize iyi geleceğine
inanıyorum.
Yazı heyecanla, kalbim açık bir şekilde bekliyorum.