Tuesday 22 August 2017

Azerbaycan'dan "Salam"

Salam, Ben Evrim. 2 ay sürecek kısa dönem Caucasian Youth Dream isimli AGH projesi kapsamında Azerbaycan’ın Gence şehrinde gönüllülük yapıyorum. Buradaki ilk ayımı doldurdum bile. Zaman çok hızlı geçip gidiyor. 
Bu proje sayesinde ilk yurtdışı deneyimimi yaşamış oldum. Aynı millete mensup olduğumuz bir halkın farklı kültürlerini ve farklı yaşam anlayışlarını keşfetmek benim için çok heyecan verici. Azerbaycan herkesin bildiği üzere kardeş ülke bu yüzden Azerbaycan’da ki herkes Türkiye’den geldiğimi öğrendiklerinde bana karşı çok kibar ve sıcakkanlı davrandılar. Zaten herkesin Türkçe konuştuğu bu ülkede dil konusunda hiç zorluk çekmedim. 1 ay gibi kısa bir sürede Gence’yi benimsedim.
Gence şehri ise Azerbaycan’ın Bakü’den sonra gelen ikinci büyük şehri. Leyla ve Mecnun’un yazarı olan, Azerbaycan’ın Milli Şairi Nizami Gencevi’nin de memleketi aynı zamanda. Gence şehrinin tarihi dokusu çok güzel korunmuş durumda. Şehrin sokaklarında gezerken bile büyük keyif alıyor insan.
Azerbaycan’da ki ev sahibi kuruluşumuza gelince;  Teşkilatın ismi “Geleceğe Köprü”, kuruluş; Azerbaycan’da Erasmus projeleri konusunda çalışmalar yapan sayılı dernekten biri. Azerbaycan’da hala daha bu konuda çok fazla çalışma yapan dernek yok hatta çoğu Bakü’de ancak Geleceğe Köprü Teşkilatı 2000 yılında faaliyete başlamış ve bu konuda baya deneyimli. Kuruluşta gönüllülüğe dayalı bir kadro var. Yerli gönüllüler ile yurtdışından gelen gönüllülerin birlikte çalıştıkları bir sistem. O yüzden kurumun yaş ortalaması çok genç. Gence şehri 2016 yılında Avrupa Gençlik Başkenti seçilmiş ve Gence’de yaşayan gençler bunun hakkını veriyor.
Peki ben Gence’de ne yapıyorum? İlk olarak Uşaq Evi denilen devlet kurumlarında görev alıyoruz Haftanın 2 veya 3 günü buralara gidiyoruz. Uşaq Evleri Türkiye’de ki Kimsesiz Çocuklar Yurtlarının Azerbaycan’daki versiyonu diyebilirim. Buradaki küçük kardeşlerimizle hem eğitici oyunlar oynuyoruz hem de dikkat testleri çözüp, resim çekiyoruz. Azerbaycan Türkçesi’nde resim çekmek aslında resim çizmek demekmiş. Bunu da biz onlardan öğreniyoruz.  Hepsi çok sevimli ve Türkiye konusunda baya bilgi sahibi. Çünkü genel olarak Azerbaycan’daki herkes Türk televizyon kanallarını izliyormuş.
Bunların yanında kuruluşun kendi bünyesi içinde açtığı gitar klubü, resim klubü gibi birçok klüp var. Genel olarak İngilizce klüplerine katılıyorum ve İngilizce kabiliyetimin gelişmesine baya katkısı oldu. Bende Photoshop klubü açtım ve haftanın iki günü photoshop öğrenmek isteyen genç arkadaşlarımıza ders veriyorum.
Gence, tarihi dokusu dışında doğal güzelliklerini de korumayı başarmış bir şehir. Göygöl manzarası karşısında hayran kalırken Daşkesen yaylalarında Mihriban Ablanın çadırında sıcak bir çay içiyoruz. Koordinatörümüz Kepez Dağı’nın hikayesini anlatırken o bölgeye özgü otlardan yapılmış kete denilen yemeğin tadına bakıyoruz. Doğa yürüyüşleri yapıyoruz,  kutsal mekanlar ve müzeler gibi görülmeye değer yerleri bol bol geziyoruz.
Gence Şehir Müzesini gezmeye gittiğimizde ilgimi çeken bir şey oldu. Tarihi eserler müzenin önüne sokağa konmuş vaziyette duruyor. Azerbaycanlı arkadaşıma soruyorum “çok tehlikeli değil mi” diye? “Hayır neden olsun ki” diyor. O tarihi eserleri incelediğim de ise şimdiye kadar hiç kimsenin zarar vermediğini ve üstüne herhangi bir şey yazmamış olduğunu fark ettim. Bu benim için çok şaşırtıcıydı.
Ben bu yazıyı yazarken tam olarak 2. ayın içine girmiş bulunuyoruz.  Bu beni biraz endişelendiriyor çünkü Ateşler Ülkesi Azerbaycan’da daha keşfetmem gereken çok şey var.  Sevgiyle kalın…

No comments:

Post a Comment